Ana içeriğe atla

GÖRÜNTÜLEME TEKNİKLERİ Materyalleri

 

0
ZEYNEP TUTUCUOĞLU

Kitap

GÖRÜNTÜLEME TEKNİKLERİ

İstanbul Üniversitesi

Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi

 

 

image

 

 

GÖRÜNTÜLEME TEKNİKLERİ

Prof. Dr. UTKU BAKIREL, Prof. Dr. HAYRİ EKİCİ, Doç. Dr. MURAT KARABAĞLI,

 

 

İÇİNDEKİLER


1. Elektromanyetik Radyasyon Temel Röntgen Bilgisi ve Röntgen Cihazının Bölümleri

2. Röntgen

3. İyi Bir Radyografik Teknik İçin Bilinmesi Gerekenler ve İyonizan Işınların Biyolojik Etkileri

4. Radyografik Çekim Tekniği ve Radyografik Pozisyonlar ve Radyografide Kontrast Madde Kullanımı

5. Bilgisayarlı Tomografi ve Manyetik Rezonans Görüntüleme

6. Ultrasonografi (usg)

7. Ultrasonografi Cihazı ve Prob

8. Ultrasonografik Muayene

9. Endoskopi

10. Endoskopik Muayene İçin Hasta ve Cihazın Hazırlanması

11. Ekokardiyografi (eko)

12. Elektrokardiyografi (ekg)

13. Elektroensefalografi (eeg)

14. Elektromiyografi

1. Elektromanyetik Radyasyon Temel Röntgen Bilgisi ve Röntgen Cihazının Bölümleri



Giriş 

Radyoloji, radyasyonu bir yardımcı muayene yöntemi ve teşhis metodu olarak ya da girişimsel radyolojik işlemlerde olduğu gibi hem tanı hem de tedavi maksadıyla kullanan bir bilim dalıdır. Radyasyon enerjisi, boşlukta düz bir çizgi boyunca yayılım gösterir.

1.1. Radyolojide Kullanılan Enerji Türleri 

Radyolojide iki farklı türde enerji kullanılır. Bunlar elektromanyetik radyasyon ve ultrases olarak genellenebilir. Ultrases enerjisi ultrasonografik inceleme yöntemleri için kullanılır. Elektromanyetik radyasyon çeşitlerinden radyo dalgaları manyetik rezonanas (MR) incelemede görüntü eldesi için, gamma ışınları ise nükleer tıpta kullanım alana bulmuştur. Bilgisayarlı tomografi (BT) ve röntgende bu maksatla x ışınlarından faydalanılır.

1.1.1. Elektromanyetik Radyasyonlar 

Elektromanyetik radyasyonların dalga boyları 10–15 ile 106 m arasında değişir ve en küçük birimi foton dur. Görülebilir ışık ta bir elektromanyetik radyasyondur ve aynı dalga boyu aralığındaki spektrumda yer alır. Elektromanyetik radyasyonların dalga boyları ne kadar kısa ise enerjileri o kadar fazla, frekansları ne kadar az ise enerjileri de o kadar azdır. Başka bir deyişle boşlukta ışık hızında doğrusal olarak hareket eden bir foton, geçtiği ortamlarda dalga boyu ile ters, frekansı ile doğru orantıda enerji yayar. Elektromanyetik radyasyonların enerjileri sabit kalmaz. Boşlukta ilerleyen radyasyonun enerjisi uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak; bir maddenin içinden geçerken ise uğradığı absorbsiyon ve saçılma nedeniyle azalır.

Dalga boyları metrelerle ifade edilen radyo dalgalarını tespit etmek için antenler yeterlidir. Gözümüzün ışık enerjisini tespit edebilmesi/algılayabilmesi de fotoreseptörlerinin ya da ışığı algılayabilen yapıların (ki bunlar gözde rod ve kon hücreleridir) ışık enerjisi ile aynı dalga boyuna sahip olmasından ileri gelir.  X ve gamma ışınlarının dalga boyu atomun boyutundan daha küçüktür. Bu x ve gamma ışınlarının atomun içinden geçebileceği manasına gelir. Atomun yörüngesinden elde edilen x ışınları ile atomun çekirdeğinden elde edilen (saçılan) gamma ışınları maddenin içinden geçebilirler ve atomun yörüngesindeki elektronları söküp atabilirler. X ve gamma ışınları atomun yörüngesinde elektron koparırsa o atomu iyonize etmiş olur. İyonizasyon elektromanyetik enerjinin biyolojik hasara yol açabilmesinin nedenidir. X ve gamma ışınlarına iyonizasyon özelliğine sahip oldukları için iyonizan radyasyon denilmektedir.

1.2. Görüntüleme Yöntemlerinin Temel Prensipleri 

Görüntüleme için, görüntülenecek obje, elektromanyetik radyasyon kaynağı ve onun oluşturduğu enerjiye ve bu enerjinin etkisiyle oluşacak görüntüyü algılayacak bir detektöre/görüntü algılayıcıya ihtiyaç vardır. Görüntü oluşturulurken obje, enerji ve dedektörün birbirine göre konumları da ayrıca önemlidir.

Transmisyon: Enerji, obje ve dedektör farklı yerlerde ve bu sırada yer alıyorsa, enerji önce objeyi geçiyor ve absorbsiyon ve saçılmadan kurtulmuş kısmı dedektör tarafında algılanıyor ve görüntü oluşumu sağlanıyorsa bu prensip transmisyon prensibi olarak adlandırılır.  Röntgen ve BT bu prensiple çalışır.

Emisyon: Enerji ve obje aynı yerde ise, başka bir deyişle obje içindeki potansiyel kullanılarak elde edilen sinyaller dışarıda bunları algılayabilen bir dedektör tarafından görüntüye dönüştürülüyorsa bu prensip emisyon olarak adlandırılır. Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve nükleer tıpta kullanılan prensiptir.

Refleksiyon: Ses dalgalarını enerji olarak oluşturan ve bunu organizmaya gönderen ve geri gelen ses dalgalarını görüntüye çeviren kısım aynı tarafta, obje ise karşı tarafta ise buna refleksiyon/yansıma prensibi denir. Kolayca anlaşılabileceği gibi ultrasonun çalışma prensibi böyledir.

1.3. Röntgen 

Röntgen, x-ışınlarının görüntüleme amacıyla kullanıldığı konvansiyonel olarak yapılan işlemleri kapsar. X- ışınları 1895 yılında fizik profesörü Wilhelm Conrad Roentgen tarafından keşfedilmiş ve araştırmacıya Nobel fizik ödülü kazandırmıştır. Röntgen, radyografi ve radyoskopi olarak iki ana başlık altında toplanır.

Röntgende transmisyon prensibi kullanılır. X ışınları dokuları geçer ve bir detektöre kalan kısmı düşer. Bu bazen röntgen filmi bazen bir fosfor plak ya da ekran olabilir. Film üzerindeki görüntü banyo işleminden sonra oluşmaktadır (günümüzde yaygın kullanılan dijital radyografi tekniklerinde film banyosu yapmaya gerek yoktur, floroskopide ise eş zamanlı görüntü oluşur). X ışınları organizmada çok abzorbe edilmez ya da çok saçılmazsa, enerjisinden çok bir şey kaybetmez ve algılayıcı yüzey üzerine (röntgen filmi gibi) sert bir şekilde çarpar ve o bölgeler siyaha yakın renklerde görülür. Ancak kemik gibi dokular x ışınlarının enerjisini büyük ölçüde abzorbe eder ve film üzerine çok güçlü şekilde varamazlar ve filmde o bölgeler beyaza yakın renklerde görülür. Mamografi cihazlarında da benzer mantıkla görüntü oluşturulur. Röntgende görüntü, film üzerine bir fotoğraftaki gibi kaydedilir, o anki görüntü olarak kaydedilir. Röntgen filmi röntgenogram olarak ta isimlendirilmektedir.

Radyoskopi röntgen gibi o anki görüntüyü alıp saklayan bir görüntüleme tekniği değildir. Anlık olarak, canlı yayın gibi, birkaç saniyeliğine bölgenin röntgen görüntüsünü gösterir. Röntgendeki gibi statik değil, dinamik bir görüntüleme yöntemidir.  X ışınları hastayı geçtikten sonra flöresan bir ekrana düşürülürler ve canlı izlenebildiklerinden dinamik görüntüleme olarak isimlendirilirler. Monitörde izlenen görüntü, video sinyali şeklindedir. Video sinyali analog görüntüdür. Radyoskopide vücudun ilgilenilen kesimi canlı olarak değerlendirilir. Bu aygıtlar kontrastlı radyolojik incelemelerde, girişimsel radyolojik girişimlerde kullanılmaktadır.

1.3.1. Temel Röntgen Fiziği 

X ışınları ilerleyen bölümlerde daha ayrıntılı anlatacağımız gibi kurşun bir zırh içerisinde, ayrıca havası tamamen boşaltılmış kalın camla çevrili bir fanusun da içinde, katot ve anot olarak isimlendirilen iki metal yapı arasında yüksek voltaj farklı yaratılarak oluşturulurlar. Oluşturulan bu X ışınları belli bir enerjiye sahiptirler. Bu enerjiyi, boşlukta bile yayılsalar, herhangi bir obje ya da vücut kısmına çarpmasalar bile, kat ettikleri mesafenin karesi ile ters orantılı olarak yavaş yavaş kaybedeceklerdir. Bizim, organizmaya yönlendirdiğimiz X ışınları, vücuttan geçerken enerjileri yavaş yavaş azalacak ve vücudu geçtikten, röntgen filmi veya dijital detektörlere ulaştıktan sonra kalan düşük enerjisi ile geçtiği vücut kısımlarının bir gölge görüntüsünü oluşturacaklardır. Radyoterapi ünitelerinin bir kısmı ve nükleer tıp ünitelerinden farklı olarak X ışınları, sadece röntgen çekim esnasında ortamda varlığını sürdürür, diğer zamanlarda ortamda bulunmazlar.

X ışınlarından görüntü elde etmemizi sağlayan şey vücudun x ışınlarının bir kısmını abzorbe etmesi (emmesi) dir. X ışınları organizmadan geçerken denk geldiği atomların yörüngelerindeki elektronlara çarparak onları yörüngelerinden çıkarır ve bu esnada enerji kaybederler. X ışınları yol aldıkça bu enerji kaybı dokunun yoğunluğu, su ve hava içeriğine göre az veya çok devamlılık arz edecektir. X ışının kalın bir dokudan geçmesi, akciğer gibi çok hava içeren bir doku veya kemik dokudan geçmesi, absorbsiyon farklılıklarına ve farklı kontrastlarda röntgen görüntüsü oluşmasını sağlamaktadır. Örneğin akciğerler hava içerdiği için aynı enerjideki x ışınları gaz içinden geçerken çok abzorbe olmazlar yani enerjilerini çok kaybetmezler ve film üzerine daha yüksek enerji ile çarpıp siyaha yakın görüntü oluştururlar. Aynı enerjiye sahip X ışınları, kaburgalara çarptığında ise kemik doku tarafında daha çok abzorbe edilir ve daha çok enerji kaybına uğradığından röntgen filmine sert değil yumuşak çarpacak ve beyaza yakın bir kontrast oluşacaktır. Tüm bunlar bir yana koyularak şu söylenmelidir ki eğer organizmadan geçip filme ulaşacak enerjiye ve sayıya sahip x ışını oluşturamazsak, -doğru röntgen dozu kullanmazsak- film beyaz, eğer çok yüksek doz kullanırsak film simsiyah çıkacaktır. Bu görüntü elde edilememesine yol açan bir etmendir.

Dalga boyu uzun olan radyo dalgaları haberleşmede kullanılmaktadır. Ancak radyo dalgaları iyonizan etkiye neredeyse hiç sahip değildir. Ancak dalga boyu çok kısa olan X ışınları iyonizan etkiye sahiptir. Başka bir deyişle dalga boyu kısaldıkça x ışınları daha da güçlenir ve dokuları delip geçer. Dokuları delip geçen x ışınları vücut tarafından yeterince emilemez bu nedenle abzorbsiyon azalır. Dalga boyu kısaldıkça x ışınlarının enerjisi artar. X ışınlarının enerjisi ne kadar artarsa doku tarafından abzorbsiyonu da o denli azalır.  

X ışınları atomun yörüngesindeki elektronlara çarpıp onları yörüngesinden çıkarttıktan sonra enerjisini tam olarak kaybetmezse o anda veya başka bir objeye çarptıktan sonra hala enerjisi varsa farklı yönlere dağılır. Bu olaya x ışınlarının saçılması denir. Saçılan ışınlar hem röntgen kalitesini bozar (genel bir siyahlaşma yapar) hem de organizmada birikerek belli bir eşiğin üstünde kanserojen etkilere yol açabilir. Radyoloji personeli için asıl radyasyon kaynağı veya tehlikeyi bu saçılan ışınlar oluşturduğundan gerekli koruyucu önlemler alınmalıdır. Film netliğinin bozulmasını önlemek için ise gridler kullanılmalıdır. Gridleri kullanırken radyasyon dozunu bir miktar arttırmak gerekmekle birlikte saçılan x ışınlarının %90 ‘ını tuttukları için görüntü kalitesini çok arttırmaktadırlar. 

1.3.2. Röntgende Görüntü Oluşumu 

Objeler ya da vücut yapıları 3 boyutludur. Röntgen görüntülemesinde X ışınları ile 2 boyutlu bir görüntü elde edilir. Bunun manası bazı vücut bölümlerinin görüntülerinin üst üste gelmesidir ki bu süperimpozisyon ya da süperpozisyon olarak isimlendirilir. Röntgen tekniğinde elde edilecek görüntünün 3 boyutlu olması mümkün olmadığı için röntgenogramı alınacak vücut kısımlarının hemen her zaman en az 2 farklı pozisyonda röntgen çekilmesi gereklidir.

Röntgen görüntülerinin oluşumunu eski kaset/film sistemleri üzerinde açıklamak gerekirse: Röntgen filmlerinin her 2 yüzü bir emülsiyonla kaplanmıştır. Karanlık odalarda kasetler içerisine yerleştirilen röntgen filmleri hastada görüntü alınacak vücut bölgesine yerleştirilir ve x ışınlarının vücudu geçerek kasete ulaşması sağlanır. Kasete ulaşan x ışınları öncelikle ranforsatör denen kaset kısmına düşer. Ranforsatörde oluşan parlamalar filme etkir ve film emülsiyonunda değişiklikler meydana gelir. X ışınları film emülsiyon tabakasındaki gümüş bileşiklerinden oluşmuş kristallerdeki gümüşü serbest hale geçirir. Bir bölgeye ne kadar çok X ışını ulaştı ise ve ne kadar çok gümüş serbestleşti ise o oranda siyahlaşma olur. Bunda film banyolarının etkisi büyüktür. Çünkü banyo, gümüş atomunu okside eder. Ne kadar çok gümüş atomu okside olursa o bölge o kadar siyah olur. Örneğin kemik doku x ışınlarının çoğunu tuttuğu için kemiğe denk gelen yerde film emülsiyonunda gümüş açığa çok az çıkar ya da hiç çıkmaz ve o bölgeler beyaza yakın renklerde görülür. Yumuşak dokuların yoğunluklarına ve dokuların atom numaralarına göre farklı miktarda gümüşün serbest kalması ile siyah ve beyaz arasındaki gri tonlarda röntgen görüntüsü oluşur. Röntgende birbirinde ayırt edilebilen yapılan farklı yoğunluktaki yapılardır. Örneğin böbrek dokusu ile onu çevreleyen peri-renal yağ dokusu farklı yoğunluklardadır. Bu nedenle böbrekler röntgen görülebilir. Karaciğerde röntgende görülebilmekle birlikte karaciğerde bulunan bir kist röntgende gözükmez.

1.3.3. Röntgen Filmini Değerlendirirken Kullanılan İki Önemli Terim 

Radyolusent: Röntgende aşırı ışın geçirgen bölgelere denk gelen siyah ve siyaha yakın koyulukta görülen alanlar radyolusent alanlardır. Gaz dolu akciğer ve mide radyolusent gözükür.

Radyopak/Radyodens:  X- ışınları aşırı derecede absorbe olurlarsa kasete neredeyse hiç ulaşamayabilirler ya da çok az ulaşırlar ve bunun sonucunda beyaz görülen yapılar ortaya çıkar. Bu alanlara radyopak denir. Kemik dokusu veya bir kurşun x ışınlarını neredeyse tamamen absorbe edeceklerinden o bölge beyaz ve beyaza yakın gri tonlarda yani radyoopak görülürler. 

1.3.4. Röntgende Kullanılan Kontrast Maddeler 

Pozitif kontrast maddeler:  Atom numaraları yüksek olduğu için x ışınını fazlası ile abzorbe eden ve radyopak (beyaza yakın) kontrast oluşturan maddelerdir. Sindirim sisteminde baryum sülfar, damar içi ve vücut boşluklarına vererek kullanmak için ise iyotlu ve iyotsuz kontrast maddeler kullanılır.

 Negatif kontrast maddeler: Atam numaraları düşük (hava veya karbondiaksit) maddeler negatif kontrast oluştururlar. Örneğin idrar kesesine hava verilmesi ve röntgen çekilmesi mesane içinin siyaha yakın (radyolusent) görünmesini sağlar. Bu kontrast farkı mesane taşlarının daha net görülmesini sağlayabilir. Negatif kontrast sindirim sistemi veya fistül kanalı görüntülemesi için de kullanılabilmektedir.

1.3.5. Röntgenin Klinik Önemi 

 Röntgen klinik pratikte genelde travmalar sonrası kemik bütünlüğünün bozulduğundan şüphe edildiği durumlarda tanısal olarak ilk başvurulacak yöntemdir. Yine akciğerlerin değerlendirilmesinde oldukça kullanışlıdır. Özellikle akciğerler hava ile dolu olduğu için ultrason ve manyetik rezonans görüntüleme ile iyi sonuçlar alınamaz.  Röntgen gibi transmisyon enerji prensibi ile çalışan bilgisayarlı tomografi ise daha pahalı bir yöntem olduğu için ilk aşamada röntgen hala bu bölgenin önemli görüntüleme yollarından biridir.

1.4. Röntgen Aygıtı ve Bölümleri 

1.4.1. Röntgen Tüpleri 

X ışınlarının elde edildiği röntgen cihazı kısmıdır. Elektron üretimine imkan veren vakumla içindeki hava tamamen boşaltılmış tüpleridir. Tüpü saran cam 25-35 cm uzunluğunda 15 cm çapında ve çok yüksek ısıya dayanabilecek yapıdadır. Vakum, flamanın oksitlenmesini önleyerek tüpün ömrünü uzatmak yanında anota yönlendirilmiş elektronların ortamdaki gazlara çarparak yönünü değiştirmesine engel olur ve x ışını üretim verimliliğini daha iyi bir noktaya taşır.

Tüpün negatif (-) elektrotunu katot, pozitif (+) elektronunu ise anot oluşturur. Elektrotlar, tüp içerisinden yüksek voltajlı bir devre geçirilmesi ile x ışınlarının oluşturulmasına imkan verecek şekilde yerleştirilmiştir. İki elektrot arası en yakın 1-3 cm olmalıdır. Röntgen tüpünde, anottan salınan x ışınlarının dışarıya çıkması için pencere adı verilen yaklaşık 5 cm2 ‘lik bir alan vardır. Bu bölge x ışını emilimini en aza indirgemek için inceltilmiştir. Röntgen tüpleri sabit anotlu, iki fokuslu veya döner anotlu olabilir.

1.4.1.1. Röntgen Tüplerinin Bölümleri: 

a) Katot

Flaman ve odaklayıcı başlıktan oluşur. Flaman spiral olarak sarılmış ısıya dayanıklı olması için toryum elementi eklenmiş, yörüngesinde çok elektronu olan tungstenden yapılmıştır. Spiral şeklindeki bu flaman 2mm çapında birkaç cm uzunluğundadır. Tüpün (-) elektrotudur. Elektron üretmeye 1200 saçmaya 2000 derecede başlar.

Termoiyonik salınım olayı: Katota yüksek akım (mA) uygulanınca flamandaki elektronlar kendisini ısıtan akım miktarıyla orantılı olarak dış yörüngeden ayrılır. Buna bağlı olarak katot etrafında oluşan elektron bulutu oluşur. Bu olay termoiyonik salınım olarak adlandırılır.

Katottaki flamanın uzunluğu ve kalınlığı, x ışınlarının anotta oluşturduğu yerdeki foküs alanını belirler.

Odaklayıcı başlık molibdende ve konkav olarak yapılır. Katotta toplanan elektronların anotta küçük bir alana odaklanmasını sağlar. Hızlandırılan elektronlar normalde katottan anota ilerlerken birbirini iterek saçılır. Negatif yüklü odaklayıcı başlık flaman çevresindeki elektronları yoğunlaştırarak anotta istenilen bölgeye gönderilmesine olanak sağlar.

b) Anot

Tüpün (+) elektrotunu oluşturur. Katotun tam karşısındadır, üzerine elektronların gönderildiği kısımdır, elektronlar burada x ışınına dönüşür. Katottan gelen elektronların, anot üzerine düştüğü noktaya FOKUS (hedef/odak) denir. İçerisinde bakır da ihtiva eden, ergime noktası yüksek tungstenden yapılmıştır. Yüksek ergime noktası ısınma sırasında yapısının bozulmasını engellediği gibi daha çok x ışını üretilmesini sağlar. Atom numarasının yüksek olması ise daha kısa dalga boylu ışın oluşumunu sağlar. Anottaki bu fokus ne kadar geniş olursa ömrü de o kadar uzun olur ancak görüntü kalitesi de düşük olacaktır. Bu şekilde fokusun küçük olması gerekliliği ÇİZGİ-FOKÜS PRENSİBİ ‘nin geliştirilmesine ve anotta elektronların çarptığı fokusun düşeyle açısının 18-20 derece olacak şekilde yapılmasına gerek duyulmuştur. 

Katot ile anot aynı doğrultu üzerindedir. Bu konumda eğer anota 90 derece açı ile bakılırsa fokus noktası daha küçük görülür. Gerçek fokusun, kendisinden daha küçük olan izdüşümüne zahiri ya da etkili foküs denir. Zahiri foküsün küçük olması görüntü netliğini arttırır. Anotun eğimi arttukça zahiri foküs büyür. Anot sabit ve döner anot olmak üzere iki şekilde yapılır.

Sabit Anot: Eski tip anotlardır. Dişçi röntgenleri veya yüksek enerjili ışın gerekemeyen aygıtlarda kullanılır.

Döner Anot: Kısa sürede yüksek enerjili x ışını üretirler. Elektromanyetik indüksiyon motoru ile döndürülen anotta elektronların geldiği nokta sürekli değişir ve anot daha az ısınarak tüp verimi arttırılır ve yüksek mA değerlerine ulaşılabilir. Röntgen çekimi için anotun belli bir dönme hızına ulaşması gerekir bu da çekimden önce 1 sn ye yakın bir zaman gerektirir. Anotlar dakikada 3000-10000 devire kadar yüksek hızlarda dönebilir.

c) Kurşun Koruyucu

Röntgen tüpünün anot ve katotu da barındıran cam kısmını saran kısımdır. Personelin radyasyon ve elektrik şokundan korunmasını sağlar. Yalıtkanlığı sağlaması ve soğumaya yardımcı olması için yağ ile doldurulmuştur. Oluşan x ışını demetinin çıkması için 1-2 mm lik alüminyum filtre ile kapatılmış bir penceresi vardır. Bu alüminyum filtre penetrasyon gücü zayıf x ışınlarının tutulmasını ve görüntü kalitesinin arttırılmasını sağlar.

d) Röntgen Tüpünün Gücü / kV ve mA Değerlerinin Önemi:

Röntgen çekimi öncesinde yüksek voltaj (kV) ve düşük amper (mA) değerinin sağlanması gerekir. Tüpte oluşan X ışınlarının dalga boyunu tüpün anotuna uygulanan yüksek gerilim/voltaj yani kV değeri tayin eder. kV değeri yükseltilince penetrasyon yeteneği fazla olan kısa dalga boylu X ışınları üretilirler ve bu ışınlar daha kalın bölgeden geçerek filme ulaşabilirler. kV düşürülünce ise, elde edilen x ışınlarının dalga boyu uzun olacağı için kalın dokulardan geçemez.

X ışınlarının yoğunluğu ise mA değeri ile belirlenir. mA arttırılınca katota daha fazla akım uygulanır ve daha fazla elektron serbest kalır, x ışını yoğunluğu artar buna bağlı olarak radyogram üzerinde yeterli kararma sağlanır. Ayrıntılar daha görülebilir hale gelir. Ayarlanan mA değeri ışınlama süresince etkili olur ve birleşik olarak mAs olarak ifade edilir.

Röntgen Tüpünün Gücü: Belli bir kV değerinde, tüpü fazla yüklemeden, kullanılabilecek mA değerinin ışınlama süresi ile olan ilişkisine röntgen tüpünün gücü denir. Tüpe uygulanan akımın şeklianotta oluşan fokusun alanıışınlama süresitüpe uygulanan kV ve mA değerlerianot, yağ ve kurşun kaplama (haube) nin ısı depo etme kapasitesidöner anotlu tüplerde anot diskinin yaptığı devir sayısı tüpün gücünü etkileyen faktörlerdir. X ışını üreten aygıtlarda elektrik enerjisi kullanılarak x ışını üretilir. Şehir şebekesinden alınan alternatif akım, transformatörlerle yükseltilir ve doğru akıma çevrilir. Yüksek gerilimli bu düz akım, tüpün anot ve katotu arasına uygulandığında x ışınları üretilir.

1.4.2. Jenaratörler 

Jeneratör içinde yüksek voltaj transformatörü, voltaj düşürücü transformatör ve doğrultmaç bulunur.

Yüksek voltaj transformatörü: Şehir şebekesinden alınan 220 V luk voltajı yükselterek tanısal radyografi için gerekli 40-150 k V değerine yükseltir ve bu değerler arasında istenilen değerin seçilmesine olanak verir. Kumanda panelindeki k V düğmesi ile yapılan ayar yüksek voltaj transformatörü sayesinde gerçekleştirilir. İzolasyon ve ısı problemleri nedeniyle yağ dolu tanklara yerleştirilirler.

Voltaj düşürücü transformatör: Voltajı düşürerek, flamanın istenilen derecede ısıtılması için gerekli yüksek akımı oluşturan devredir. Kumanda panelindeki m A değerinin seçilmesini sağlayan parçadır. Doğrultmaçlar, alternatif akımı doğru akıma çevirirler.

1.4.3. Kontrol Paneli 

Kilovolt ( k V ) Ayarı: Modern aygıtlarda m A ayarı ile k V seçimi yapılabilir. Gereken m A değerine göre kullanılabilecek k V değerini veren tabloya bakarak grafisi alınacak bölgeye göre k V değeri belirlenir. k V değerinin ayarlanabildiği aygıtlarda düşük k V değerlerinde m A in yükseltilmesi ile başarılı grafiler elde edilir. Yükse k V değerinde ise düşük m A kullanılmak zorunda kalınılır. k V ayarı ile x ışınlarının dalga boyu ve penetrasyon özelliği belirlenir. Küçük hayvan pratiğinde 45-75 Kv yeterli olabilir ancak dev ırk köpeklerde abdomen grafilerinde iyi sonuç almak için 90 k V a kadar çıkmak gerekebilir. Sığır ve at toraks grafisinde en az 125-150 k V ve 300 m A ‘e ihtiyaç duyulur.

Miliamper ( m A ) Ayarı: Işınlama süresince katota uygulanan akım miktarını belirler. m A yükseltildiğinde katot etrafında daha yoğun elektron bulutu oluşur ve ışınlanma ile bu elektronlar anota yönelirler. Özellikle detay gerektiren grafilerde m A değeri yüksek tutulmalıdır. Böylece radyogram üzerinde ayrıntı görülebilir.

Bazı küçük portatif aygıtlarda m A ışınlamada arzulanan değere kadar ayarlanır. Diğer aygıtlarda m A, k V ile bağlantılıdır. Biri ayar yapıldığında diğeri otomatik olarak ayarlanır. Küçük ve orta boy aygıtlarda maksimum m A ve k V değerinde ışın elde edilmez. m A kontrolü, ancak seçilen ışınlama süresi içerisinde etkili olur. Bu nedenle m A ve süre (sn) faktörü kombine olarak m As şeklinde etkili olur. Otomatik zamanlama, belirlenen süre sonunda akımı keser. Zaman seçme düğmesi, kontrol paneli üzerinde bulunur. Küçük aygıtlar akımın 1/10, 1/15 sn uygulamasına izin verebilir. Güçlü aygıtlarda ise 1/25, 1/50 sn’lik süreler kullanılabilir. 

Işınlama Düğmesi: Kontrol panelinin grafi odasında bulunduğu küçük ve orta boy röntgen aygıtlarında, panel üzerinde bulunan ışınlama düğmesi dışında, uygun uzunlukta bir kablonun ucuna bağlanan düğme ile teknisyen, primer ışınlardan korunacak güvenli mesafeden ışınlama yapmalıdır. Röntgen cihazı açıldığında katota akım gideceği için sadece kullanılırken açılmalıdır. Bazı cihazlarda ışınlama düğmesi 2 aşamalıdır. Düğmeye yarım basılınca anot dönmeye başlar ve belirli bir hız kazanır, düğmeye bu konumda tam basarsak belirlenen sürede x ışını oluşur ve devre otomatik olarak kapanır.

1.4.4. Rontgen Aygıtının Yardımcı Kısımları 

1.4.4.1 X Işınlarının Sınırlandırılması İçin Kullanılan Yardımcı Aksamlar 

X ışınlarının bir kısmı dokuları geçerek filme ulaşırken bir kısmı diğer maddelere çarpıp saçılabilir ve tekrar filmin üzerine düşerek görüntü kalitesinin bozulmasına, hasta ve teknisyenin aldığı ışın miktarının artmasına, filmin netliğinin bozulmasına neden olabilir. Görüntülenecek bölge için yeterli en düşük kV değerinin seçilmesi, ışınlanan alanın sınırlandırılması ve bölge kalınlığının azaltılması gibi önlemler yanında, röntgen tüpüne ışın sınırlayıcı düzenekler takılması ve grid kullanılması gibi ek girişimlerde bulunulur.

Primer Işınların Sınırlandırılması: Diyafram, konus ve silindirler kullanılarak primer ışını sınırlandıran, röntgen tüpünün penceresine takılan kurşun levhadır. Diyafram tüpün penceresinden belli mesafe uzakta tutulduğunda periferdeki ışının yarı gölgesi azaltılmış olur. Konus ve silindirler ise diyaframın modifiye edilmiş şekilleridir. Koni veya silindir şeklinde yine X ışını tüpünün penceresine takılan kurşundan yapılmış aksesuarlardır. Hareketli kollimatörler ise bir diktörtgen alanın iki kenarını uzatıp kısaltan karşılıklı hareket eden kurşun levhalardan oluşan sınırlandırıcılardır. Sınırlandırılan alanın hasta üzerinde görülebilmesi için bir ışık sistemi monte edilirse ‘Işık-Işın Diyaframı’ adını alır.  

Sekonder Işınların Sınırlandırılması: Saçılan sekonder ışınlarının film netliği üzerine olumsuz etkilerini önlemek için kullanılan Bucky veya Grid (ızgara) olarak adlandırılan yapılardır. Gridiler radyopak ve radyolusent bölümleri olan ızgaralardır. Grid bölmeleri primer ışınlara paralel olarak yerleştirilmiştir. Böylece değişik yüzeylerden farklı doğrultularda gelen sekonder ışınlar ızgaranın bölmelerine takılarak abzorbe olur ve filme ulaşmaları önlenir. Hasta ile film arasına yerleştirilerek kullanılan gridler sabit ve hareketli gridler olarak 2 ‘ye ayrılır. Sabit gridler de kendi aralarında lineer, çapraz ve odaklanmış gridler olarak 3 ‘e ayrılır. Hareketli gridler daha başarılı olmakla birlikte sekonder ışınların önlenmesinde çalışma esnasında ses çıkarttıkları için veteriner hekimlikte pek kullanılmamaktadır. 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde elektromanyetik radyasyon, temel röntgen fiziği, röntgenin klinik önemi, röntgen cihazı ile ilgili temel bilgiler ve kV (kilovolt) ve mA (miliamper) kavramlarını öğrendik.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Dört elektromanyetik radyasyon tipi söyleyiniz ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Z ışını, alfa partikülü, tesla ışını, konsent ışık

(B) Y partikülleri, alfa ışınları, z ışınlanrı, c dalgaları

(C) Ultraviole ışık, gün ışığı, x ışını, gamma ışını

(D) Alfa ışını, beta ışını, sigma ışını, y partikülleri

Sigma ışını, konsent ışık, z ışını, y ışını

Cevap-1 :

Ultraviole ışık, gün ışığı, x ışını, gamma ışını


Soru-2 :

X ve gamma ışınlarının diğer elektromanyetik radyasyon tiplerinden farkı nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Daha kolay elde edilirler

(B) Zararlı etkileri yoktur

(C) Her iki ışın tipininde dalga boyları çok uzundur

(D) İyonizan etki ve biyolojik hasar oluşturma potansiyelleri

İyonizan etkileri yoktur

Cevap-2 :

İyonizan etki ve biyolojik hasar oluşturma potansiyelleri


Soru-3 :

X ışınlarını kim icad etmiştir ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Wilhelm Conrad Roentgen

(B) Nikola Tesla

(C) Thomas Edison

(D) Curie kardeşler

Marie Curie

Cevap-3 :

Wilhelm Conrad Roentgen


Soru-4 :

Röntgen tüpünün anot kısmında özetle hangi olay gerçekleşir ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Termoiyonik olay gerçekleşir

(B) Elektron bulutu oluşur

(C) Tüpün (-) kutubudur

(D) Elektronların x ışınına dönüştüğü yerdir

1200 °C de elektron üretmeye başlar

Cevap-4 :

Elektronların x ışınına dönüştüğü yerdir


Soru-5 :

Aşağıdakilerden hangisi röntgenin klinikteki kullanım alanlarından biridir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Beyin kanamalarının tespiti

(B) Kemik kırıklarının tespiti

(C) Karaciğer kitlelerinin tanısı

(D) Disk fıtıklarının tanısı

Tendon hasarlarının tespiti

Cevap-5 :

Kemik kırıklarının tespiti


Soru-6 :

Negatif ve pozitif kontrast maddelerle ilgili aşağıda verilen bilgilerden yanlış olanın yer aldığı şıkkı işaretleyiniz?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Negatif kontrast maddeler röntgende parlak (radyopak) gözükür.

(B) Pozitif kontrast maddeler röntgende siyaha yakın tonlarda gözükür.

(C) Karbondioksit pozitif kontrast maddedir

(D) Pozitif kontrast maddelerin atom numaraları yüksek olduğu için daha çok x ışınını abzorbe ederler.

Hava pozitif kontrast maddedir.

Cevap-6 :

Pozitif kontrast maddelerin atom numaraları yüksek olduğu için daha çok x ışınını abzorbe ederler.


Soru-7 :

Primer X ışınları nasıl sınırlandırılır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Diyafram ya da konuslarla

(B) b)Gridlerle

(C) c)Bucky ‘lerle

(D) d)Katotla

e)Kurşun koruyucu ile

Cevap-7 :

Diyafram ya da konuslarla


Soru-8 :

Sekonder x ışınlarının saçılması nasıl azaltılır ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Diyafram

(B) Konus

(C) Silindir

(D) Grid

Jeneratörle

Cevap-8 :

Grid


Soru-9 :

Kontrol panelindeki mA düğmesi ile hangi ayar yapılır ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Katota uygulanan akım miktarını belirler

(B) Anota uygulanan akım miktarını belirler

(C) X ışınlarının penetrasyon gücü ayarlanır

(D) X ışınlarının dalga boyunu değiştirir

Anot sıcaklığını değiştirir

Cevap-9 :

Katota uygulanan akım miktarını belirler


Soru-10 :

Elektromanyetik radyasyonlar hangi dalga boyları arasındadır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) 10-27- 10-18

(B) 107- 1011

(C) 10-15- 106

(D) 108- 1015

10-6 - 1015

Cevap-10 :

10-15- 106


2. Röntgen



Giriş 

Röntgende görüntü oluşumu bir çok faktörden etkilenir. Bunlardan bir kısmı cihaza bağlı iken bir kısmı hastaya bir kısmı da kullanılan kaset, film ve banyonun doğru seçilmesi ve kullanılmasına bağlıdır. 

2.1. Röntgen Kasetleri 

İçinde röntgen filmlerinin X ışınına maruz bırakıldığı, ışık geçirmeyen metal kutulardır. İçinde bulunan film ve ranforsatörleri sıkı sıkıya temas halinde tutan iki kapaktan oluşur. Kasetin tüp tarafına bakan yüzü yani ön kapağı alüminyum, plastik veya karbon fiber gibi X ışınlarının röntgen filmine ulaşmasına engel olmayan malzemeden yapılır. Arka kapak ise çoğu zaman çelikten yapılıp kurşunla kaplanır. Kapaklar sıkı menteşelerle birbirini tutar. İçeride ise film ve ranforsatörler sıkı temas halinde olsun diye süngerlerden de faydalanılır. Kasetler sadece film konulurken ve film banyosu yapılırken açılmalıdır. Farklı ebatlarda röntgen kasetleri mevcuttur. Bölgeye ve elimizdeki film boyutlarına göre uygun ebatlarda kaset seçilmelidir.

2.1.1. Ranforsatörler (Yoğunlaştırıcı Yüzeyler) 

Organizmayı geçen ışınların filmle daha fazla etkileşime girmesi için bu ışınları abzorbe eden ve belli oranda görülebilir ışık saçan 0,25 mm kalınlığında yapılardır. Absorbsiyon ve saçılmadan ötürü filme, başta oluşturulan x ışınlarının sadece %1 i ulaşır. Bu %1 x ışını ile iyi görüntü elde edilmesini sağlayan, bunları yoğunlaştırıp görülebilir ışık haline getirip filme ileten ranforsatörlerdir. Başka bir deyişle ranforsatör sayesinde 40-50 katlık bir foton kaybı önlenir ya da 40-50 kat doz verip aynı görüntü elde etmekten bizi kurtarır. Hastanın absorbe ettiği ve etrafa saçılan x ışını miktarını düşürür, daha kısa süre ışınlama yapılacağı için hareket kaynaklı artefaktların önüne geçilmesini sağlar ve filmlerin netliğini arttırır. Her bir röntgen kasetine ön ve arka kapak içine birer tane ranforsatör yerleştirilir. Ranforsatörler aşağıdan yukarıya 4 tabakadan oluşur: Taban, yansıtıcı tabaka, fosfor tabaka ve koruyucu tabaka.

Taban polyester metal karışımı bir maddeden yapılır, homojendir, kıvrılabilir, inert özelliktedir ve radyasyondan etkilenmez. Taban diğer tabakalara destek görevi yapar. Yansıtıcı tabakada magnezyum oksit vardır ve x ışınları fosfor tabakasına çarptığında gerçekleşen x ışınlarının her yöne dağılması olayına engel olur ve bu ışınları filme doğru yönlendirerek yaklaşık etkiyi 2 kat arttırır. Fosfor tabakası, ranforsatörün aktif tabakasıdır. Bu tabakadaki fosfor kristallerinin boyutu ve yoğunluğu ranforsatörün kalitesini direk belirleyicilerindendir. Homojen fosfor kristalleri içeren ince bir tabakadır. Koruyucu tabaka hassas fosfor tabakasını korur, temizlenebilir özelliktedir ve statik elektriğin atılmasına yardımcı olur.

Ranforsatörlerin lüminesans özelliği vardır. Lüminesans bir maddenin üzerine x ışınları düştüğünde görülebilir ışık saçmasıdır. Bu olayda x ışınları, ilgili madde atomunun iç yörünge elektrotlarından birini söker daha sonra dış yörüngedeki bir elektron bunun yerini alır. Bu sırada görülebilir ışık saçılması oluşur. Lüminesans 2 şekilde gerçekleşir: Floresans ve Fosforesans. Floresans etkileşim süresince ışık saçılmasıdır. Fosforesans ise etkileşim bittikten sonra da ışık saçılmasına devam edilmesidir. Pratikte bu özellikteki tüm maddelere fosfor denir. Ranforsatörlerde floresans olayı olur. Ancak ranforsatörün fosfor tabakasında ayrıca kalsiyum tungstat kristalleri de vardır. Bu madde üzerine x ışını düştüğünde 3500-5800 A° dalga boyunda çıplak gözle görülen mor-mavi renkte ışıma yapar.

2.1.1.1. Ranforsatör Çeşitleri: 

a) Kalsiyum tungstatlı ranforsatörler: Mavi ışık saçar maviye duyarlı filmlerde kullanılmalıdır

b) Nadir toprak/alkali ranforsatörler: Nadir toprak fosforlarının keşfi süper hızlı ranforsatörlerin gelişmesini sağlamıştır. Bunlardan Lanthanum oxibromide mavi ışıma yaparken gadolinium oxisülfid yeşil ışıma yapar. Yeşil ışıma yapan kasetlerde yeşile duyarlı filmlerin kullanılması gerekir.

2.1.1.2. Ranforsatörlerin Hızını Etkileyen Faktörler: 

§ Aktif tabakada bulunan fosfor kristallerinin boyutu ve konsantrasyonu

§ Fosfor tabakasının kalınlığı

§ Yansıtıcı tabakanın özellikleri

§ Fosforun içinde bulunduğu maddenin özellikleri

§ Düşük ısıda floresans olayı belirginleşir

§ Radyasyonun kalitesi ( kV arttırılırsa ranforsatörün yükseltici faktörü de artar)

2.2. Röntgen Filmleri 

 Röntgen filmleri her iki yüzde birer koruyucu tabaka, bunların hemen iç yüzünde AgBr ‘ün (Gümüş bromür) emülsiyonu sürülmüş emülsiyon tabakası ve ortada bir destek tabakasından oluşan yaklaşık 0,25 mm kalınlıkta esnek ve saydam yapıda yapılardır. Röntgen görüntüleri film üzerinde oluşur. Kullanılmakta olunan filme uygun ranforsatör seçmek önemlidir. Bu açıdan ışığı absorbe etme özelliğine göre filmlerin çeşitleri bilinmelidir. Film ışığı absorbe etme özelliğine göre sınıflandırılır. Monokromatik filmler tek renge duyarlıdır. Maviye ve yeşile duyarlı filmler olmak üzere 2 ye ayrılır. Bu filmler ranforsatörü mavi veya yeşil olan kasetlerle kullanılmalıdır. Ortokromatik filmler, hem mavi hem de yeşil ışığa duyarlı filmlerdir. Pankromatik filmler tüm ışıklara duyarlı filmlerdir ve renkli radyografi filmleri buna örnek olarak verilebilir.

2.3. Röntgen Banyoları 

2.3.1. Eski Yöntemde Film Banyoları ve Görüntü Elde Etme 

Film banyosu, röntgen çekimi sonrası kaset içerisindeki filmde oluşan gizli görüntünün karanlık odalarda özel işlemlerden geçirilerek görünür hale getirilmesi işlemidir. Günümüzde dijital radyografinin yaygınlaşması ile CR olarak adlandırılan bilgisayarlı radyografide kasetlerin banyo edilmesine gerek olmamakta, röntgen çekildikten sonra kasetler bir tarayıcıya yerleştirilmektedir. Tarayıcı kaset içerisinde yer alan fosfor kaplı plağı alarak okumakta ve bilgisayar ekranında röntgen görüntüsünü değerlendirmemize sunmaktadır. DR olarak kısaltılan dijital radyografi uygulamalarında ise röntgen kaseti direk bilgisayarla kablolu veya kablosuz olarak bağlanmakta ve bu kasetlere x ışını gönderilmesinden saniyeler sonra görüntü oluşarak bilgisayar ekranında belirmektedir. DR sistemlerinin bir kısmında kaset kullanılmayabilir. Bu tip DR sistemlerinde ise röntgen masasının tamamı kaset işlevi görür. Röntgen masasına yatırılıp uygun pozisyonda tutulan hastanın röntgeni çekildikten sonra direk bilgisayar sistemine aktarılır. DR sistemlerinde kaseti okuyacak ve sonrasında üzerindeki görüntüyü silerek kaseti tekrar röntgen çekimine hazır hale getirecek bir tarayıcı bulunmamaktadır. CR ve DR sistemlerinin olmadığı yerlerde günümüzde hala kullanılması gerekli olabilen röntgen banyoları ve karanlık odalarla ilgili bazı bilgileri sizlere aktaralım.

2.3.1.1. Karanlık Oda: 

Röntgen filmlerinin kutusundan çıkarılarak kaset içerisine yerleştirilmesi ve ışınlama sonrası kasetten çıkarılarak banyo edilmesi esnasında ışık görmemesi gerekir. Bunun nedeni röntgen filmlerinin X ışınları ile birlikte gün ışığı veya yapay ışıktan da etkilenebilmesidir. Karanlık odaya gün ışığı ya da yapay ışık sızıntısı olmamalıdır. Karanlık oda yaklaşık 5 m2 alana sahip olmalıdır. Odanın yüksekliği 2 metreden kısa, 2,5 metreden uzun olmamalıdır. Odanın kapısı içeriden kilitlenebilir olursa, banyo esnasında kapının yanlışlıkla açılması önlenebilir. Kapılar kasaya tam oturmalı aradan ışık sızmamalıdır. Kapı aralığından sızacak ışık röntgen görüntüsünün sisli bir görüntü oluşmasına yol açabilir. Duvarlar beyaz veya krem renge boyanmalı, yerler asitten etkilenmeyecek taş veya beton olmalıdır. Yapay olarak ya da direk pencereler ile zaman zaman havalandırılabilmelidir.

Kuru Tezgah: Kasetlerin boşaltıldığı ve içine yeni film konulduğu tezgahtır, banyolardan uzak olmalıdır. Tahta yüzey plastiğe tercih edilir. Kuru tezgahın altında röntgen film kutularının konacağı bölümler olmalı ve film çerçeveleri kuru tezgahın üstünde bir noktada asılı olmalıdır.

Islak Tezgah: Film banyosunun yapıldığı yerdir. Burada 4 sıvı tankı yer alır. Developman banyosu, ön yıkama banyosu, tespit banyosu ve son yıkama banyosu bu 4 tank içerisine boşaltılarak hazırlanır.

2.3.1.2. Film Banyoları: 

 Developman (Geliştirme) Banyosu: Film X ışınına maruz kaldıktan sonra görülemeyen gümüş iyonları taşır ve geliştirici solüsyona film çerçevesine takılarak daldırıldığında gümüş iyonları metalik gümüş parçalarına dönüşür, bromür kristalleri ayrılır ve film üzerinde siyah gümüşe ait küçük parçacıklar kalır. Böylece gizli görüntü görünebilir hale gelir. Bu banyonun süresi suyun sıcaklığına ve solüsyonun tazeliğine göre 3-5 dakikadır.

 Ön Yıkama Banyosu: Developman banyosundan çıkarılan filmin üzerinde jelatin tabakasında önemli miktarda developman kimyasalları vardır ve bu kimyasallar bir sonraki banyo yani tespit banyosuna aktarılmadan 20-30 saniye ön yıkama banyosunda durulanmalıdır. Bu banyo temiz sudan müteşekkildir.

 Tespit (Fikzasyon) Banyosu: Developman banyosu sonrası film gözle görülebilir hale gelmiş olmasına karşın hala üzerinde ışığa duyarlı AgBr (gümüş bromür) kristalleri vardır. Bundan ötürü tespit banyosu yapılmamış filmler gün ışığına çıkarılmamalıdır. Karanlık odalarda bulunan emniyet ışıkları altında bu filmler incelenirse netliğin zayıf olduğu da ayrıca görülür. Tespit banyosu kalan AgBr bileşiklerini bağlar suda çözer ve filmden uzaklaştırır. Görüntü sabitlenir, film gün ışığına çıkartılsa da bozulmaz. Süre yaklaşık 10 dakika olmalıdır.

 Son Yıkama Banyosu: Su kullanılarak film üzerinde metalik gümüş dışında madde bırakılmaz. Su, film üzerinde görüntüye zarar verecek, sarartacak ve birkaç yılda solduracak atık kimyasalları, geliştirici artıklarını ve tespit tuzlarını ortadan kaldıran önemli bir fotoğrafik solüsyon işlevi görür. Süresi 10 dakika kadar olmalıdır.

Bu banyo solüsyonlarını içinde barındıran ve banyo işini otomatik yapan banyo makinaları da vardır. Yine karanlık odada kaset içerisinden çıkarılan filmler bu makinelere verilir ve hem banyo yapılır hem de kuru havaya maruz bırakılarak kurutulur.

2.4. Dijital Röntgen 

Teknolojik gelişmeler eski tip röntgen kasetleri ve banyo tekniklerinin yerini dijital röntgenlerin almaya başlamasına neden olmaktadır. X ışını üreten röntgen cihazlarının kalitesi ise ayrıca artmıştır. Dijital röntgenlerde X ışınları organizmadan geçtikten sonra özel dedektörler (DR- digital radiography) tarafında algılanmakta ve her bir x ışını, enerji seviyesine karşılık gelen gri tonlara boyanarak bilgisayar ekranında görüntüye dönüştürülmektedir. DR sistemlerde kablolu veya kablosuz olarak bilgisayara bağlı kasetler (DR sistemlerinde röntgen masaları kaset görevi görebildiği gibi kasetlerde kablolu ve kablosuz olarak bilgisayara bağlanabilmektedir) x ışını ulaşır ulaşmaz birkaç saniye içinde bilgisayar ekranında görüntü belirmektedir. CR (Computed radiography) sistemlerinde ise kaset x ışınına maruz kaldıktan sonra okuyuculara (scanner) takılmakta, tarayıcı kaset içindeki fosfor plağı alıp okumakta sonra silip tekrar CR kasetinin içine yerleştirmektedir. DR sistemlerinde CR sistemlerinden daha çabuk görüntü elde edilir. CR ve DR sistemlerinde bilgisayara aktarılan görüntünün kontrastı ile oynanabilmekte, farklı ortamlarda saklanabilmekte, taşınıp arşivlenebilmektedir. Dijital radyografide görüntü dedektörler üzerine düşmektedir. Bu dedektörlerin boyutu ne kadar küçülürse görüntü kalitesi de o oranda artmaktadır.

Dijital olarak elde edilen bir görüntünün kalitesini etkileyen birkaç özellik vardır. Bunlarda ilki fotoğraf makinelerinden de kulak aşinalığımız olan piksel kavramıdır. Yatay ve dikey dizilmiş örneğin 512 şer piksel mevcutsa görüntü çözünürlüğü 512×512 olarak ifade edilir. Aynı büyüklükteki bir oluşum eğer 1024×1024 pikselde görüntülenirse daha ayrıntılı ve kaliteli görüntü elde edilmiş olur. Yatay ve dikey piksellerin çarpımı matriks olarak tanımlanır.

Pikseller tek bir renk taşırlar. Her bir piksel ne kadar çok renk taşırsa görüntüde o kadar kaliteli olur. Her bir pikselin taşıyabileceği renk tonu sayısı ingilizce ‘Dynamic Range’ olarak isimlendirilmiştir. Biz bu kavramı dinamik aralık olarak tanımlarız.  Matriks ile dinamik aralığın çarpımı görüntünün kaplayacağı yer hakkında da ayrıca bilgi verir.

Günümüzde medikal maksatla oluşturulan dijital görüntülerin oluşturulması ve saklanmasında farklı ve ortak bir dosya formatı kullanılmaktadır ki bu ‘dicom’ olarak adlandırılmıştır. Bu formattaki dijital görüntülerin bir hastane içinde paylaşılması ise ortak görüntü ağları ile sağlanır. Bu ağlar ‘Picture Archiving and Communication System’ in kısaltılması olan PACS ismiyle alınır. Bir medikal merkezde radyoloji biriminde elde edilen görüntülerin müsaade edilen birim ve bilgisayarlarda paylaşılmasına olanak sağlayan bu sistemler, hızlı değerlendirme ve kolay arşivleme imkanı sunmaktadır.

2.5. Röntgende Görüntü Oluşumunu Etkileyen Faktörler 

Kaliteli radyografik görüntü elde etmek için görüntü oluşumuna etki eden faktörleri bilmek gerekir. Aşağıda bu faktörler ve bunlardan bazıları ile ilgili ayrıntılı bilgiler yer almaktadır.

2.5.1. Röntgen Aygıtına Bağlı Faktörler: 

Aşağıda açıklanan nedenler dışında; aygıtın tipi ve yapısı, giriş voltajı, ışınlama süresi, sekonder ışınlar ve kollimatör kullanımı/kullanılmaması da yine röntgen aygıtına bağlı faktörlerdir.

2.5.1.1. kV faktörü 

kV faktörü, x ışınlarının penetrasyon gücünün kontrolünü sağlar. Bunun nedeni tüpün anotuna uygulanan gerilimin, üretilen x ışınlarının sertliğini belirlemesidir. Röntgen çekilecek bölgenin kalınlığına göre kV değerinin ayarlamak gerekir. Kaba bir hesapla yumuşak dokunun her santimetresi için 1-5 kV uygulanması gerekir. Başka bir formülde: kV= 2 × doku kalınlığı + film/fokus mesafesi dir. Bu formüle grid faktörü de eklenmektedir. Düşük kV değerinde absorbsiyon olduğu halde kV değeri yükseltilirse absorbsiyon azalır ve hastayı geçen çok miktardaki ışın filmi etkiler. Bu nedenle kV değeri fazla arttırılmamalıdır. kV değerinin %15 artması ya da azalması film dansitesinde 2 kat azalma ya da çoğalmaya neden olur. Doku kalınlığı arttıkça kV değerinin yükseltilmesi gerekir. Toraksın ventrodorsal (VD) röntgenlerinde yüksek kV değeri gerekir ancak iyi bir görüntü için mAs değeri azaltılarak telafi edilmelidir. Düşük mA değerli cihazlarda kV değerinin yükseltilmesi ışınlama süresini uzatır. Örneğin kV ‘un 10 arttırılması, mAs ‘yi %50 azaltır. kV ‘un 10 azaltılması sonrası mAs %50 arttırılmalıdır. Yumuşak dokularda detayı iyi görmek için kV düşük, kemikte detayın görülmesi için yüksek tutulmalıdır.

2.5.1.2. mAs faktörü 

X ışınlarının miktarı mAs ile doğru orantılıdır. mAs 2 kat arttırıldığında hızlandırılan elektron sayısı ve tüpten çıkan X ışını miktarı 2 kat artar. Düşük mA değerlerine (10-15 mA) sahip cihazlarda uygun görüntüyü almak için saniye değerinin yüksek tutulması gerekir. İdeal ışınlama süresi 0,1 saniyeyi geçmemelidir. Bunun nedeni sedasyon ya da anestezi yapılmayan hastalarda özellikle asabi mizaçlı hastaların, çekim esnasında hareket etmesidir. Röntgen ışınlaması çok kısa sürede yapılmalıdır. Ekstremite ve kranium için 2,5 mAs (1/20 saniye, 300 mA lik bir cihaz); toraks için 5 mAs (300 mA lik bir röntgen cihazında 1/60 sn); abdomen için 7,5 mAs (300 mA lik cihazla 1/40 saniye ışınlama yapılarak elde edilebilir). Pelvis/omurga için 10 mAs (300 mA * 1/30 sn).

2.5.1.3. Film-Foküs Uzaklığı 

Röntgen tüpünün anotunda X ışınlarının oluştuğu noktaya fokus ya da odak denir. Fokus ile film arasındaki uzaklık mümkün oldukça sabit tutulmalıdır. Uzaklığın artması ile daha net görüntü elde edilir ancak bu güçlü aygıtlar için doğrudur. Güçlü aygıtlarda 100 cm ‘den iyi görüntü elde edilebildiği halde portatif ve zayıf aletlerde bu uzaklık 50-60 cm ‘ye kadar iner. Uzaklık arttıkça X ışınlarının şiddeti, yoğunluğu ve birim alana düşen X ışını miktarı azalır ve filmin netliği bozulur. Netliği arttırmak için kV ve mA değerleri arttırılmalıdır. Film fokus uzaklığının 2 kat artması, mAs ‘nin 4 kat arttırılması ile telafi edilebilir. Düşük çıkışlı aygıtlarda film-fokus uzaklığı azaltılarak penetrasyon arttırılır. Küçük hayvan grafisinde film-fokus uzaklığı yaklaşık ortalama 75 cm civarında ayarlanır.

2.5.2. Hastaya Bağlı Faktörler: 

Işınlanan bölgenin anatomik yapısı, kalınlığı, duruş pozisyonu, hareket, obje/fokus ve obje/film uzaklığı ile patolojik değişiklikler hastaya bağlı faktörlerdir. Ayrıca röntgen filminin tipi, hızı, grid ve ranforsatör faktörü kasete bağlı faktörler iken, kullanılan banyo tekniği ve tercih edilen filmin özelliklerinin de görüntü oluşumu üzerine etkileri mevcuttur.

 


Bölüm Özeti

Röntgen filmlerinin karanlık odada muamele edilebileceğini, ranforsatörler olmasa 40 kat daha fazla x ışınına ihtiyaç duyacağımızı, karanlık odaların özelliklerini, iyi bir röntgen görüntüsü için dikkat edilmesi gerekli noktaları, dijital radyografi CR ve DR tanımlarını öğrendik.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Röntgen kasetlerinin ön yüzü ne tip malzemelerden yapılır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Alüminyum veya karbon fiberden yapılabilir

(B) Kurşundan yapılabilir

(C) Atom numarası büyük metaller tercih edilebilir

(D) d)Çelik kurşun karışımından yapılır

Kurşun/titanyum karışımı tercih edilir

Cevap-1 :

Alüminyum veya karbon fiberden yapılabilir


Soru-2 :

Ranforsatörler iki kelimeyle tanımlamak isteseniz nasıl tanımlardınız ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Koruyucu yüzey

(B) Yoğunlaştırıcı yüzey

(C) Işın geçirmez yüzey

(D) Seyreltici yüzey

Homojen yüzey

Cevap-2 :

Yoğunlaştırıcı yüzey


Soru-3 :

Röntgen filmleri üzerinde görüntü eldesi için gerekli bileşiğin adı nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Boryum hidroksit

(B) Gümüş hidroksit

(C) Gümüş pentakloroquin

(D) Gümüş bromür

Gümüş iyodür

Cevap-3 :

Gümüş bromür


Soru-4 :

Karanlık odaların büyüklüğü ve zemin özellikleri hakkında neler söylersiniz ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) En az 2 m2, zemin tahta

(B) En az 3 m2, zemin tahta

(C) En az 5 m2, zemin beton

(D) En az 20 m2,zemin metal

En az 20 m2 , zemin kauçuk

Cevap-4 :

En az 5 m2, zemin beton


Soru-5 :

Developman banyosunun temel işlevi nedir ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Durulama

(B) Görüntü oluşturma

(C) Fikzasyon

(D) Tespit

Seyreltme

Cevap-5 :

Görüntü oluşturma


Soru-6 :

Film fiksazyon/tespit banyosu içinde ne kadar bekletilir ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Maksimum 2 dakika

(B) Maksimum 5 dakika

(C) Bir dakika

(D) Yaklaşık 10 dakika

Dört dakika

Cevap-6 :

Yaklaşık 10 dakika


Soru-7 :

Dijital radyografide bir pikselin alabildiği renk sayısı hangi iki yabancı kelime kullanılarak ifade edilir.

(Çoktan Seçmeli)

(A) Megapiksel

(B) Voksel

(C) Dynamic range

(D) Visual score

Presesyon salınımı

Cevap-7 :

Dynamic range


Soru-8 :

X ışınlarının penetrasyon gücünü belirleyen parametre hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) kV (kilovolt)

(B) Saniye

(C) mA (miliamper)

(D) mAs (miliamper saniye)

Amper

Cevap-8 :

kV (kilovolt)


Soru-9 :

X ışınlarının miktarı hangi parametre tarafından belirlenir ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Saniye

(B) mA (miliamper)

(C) Amper

(D) kV (kilovolt)

mAs (miliamper saniye)

Cevap-9 :

mA (miliamper)


Soru-10 :

Portatif /zayıf röntgen cihazlarında ortalama film/fokus mesafesi ne kadar olmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) 120-140 cm

(B) 30-40 cm

(C) 100-110 cm

(D) 50-60 cm

90-100 cm

Cevap-10 :

50-60 cm


3. İyi Bir Radyografik Teknik İçin Bilinmesi Gerekenler ve İyonizan Işınların Biyolojik Etkileri



Giriş 

Röntgen görüntüsünün oluşması ve kalitesinde, kilovolt (kV) ve miliamper (mA) değerleri çok önemlidir. Bu değerlerin nasıl ayarlanması gerektiğini bilmek ve çok açık veya koyu röntgenogramlarda hatanın nereden kaynaklandığını anlamak gerekir. Bunları bilmek farklı güçlerdeki röntgen cihazlarında kaliteli röntgen görüntüsü elde edebilmemizi sağlayacak etmenlerdir. Ayrıca x ışınlarının biyolojik ve iyonizan etkilerinin bilinmesi, korunma ve kontrol yollarınının özümsenerek sürekli kullanılması personel güvenliği açısında önem taşır. Sekonder ışınlardan korunmanın önemi iyi anlaşılmalıdır. Görüntüleme esnasında koruyucu ekipmanlar mutlaka kullanılmalıdır.

3.1. İyi Radyografik Teknik 

3.1.1. Kilovolt (Kv) ve Miliamper (Ma) Değerlerinin Ayarlanması 

3.1.1.1. Doz Tablosu: 

Doz tablosu, teknisyenin görüntülenen anatomik bölgenin doku kalınlığına göre en iyi poz faktörlerini seçmesine olanak tanıyan önceden belirlenmiş ayarlara sahip bir tablodur. İki ana teknik çizelge türü, değişken kV / sabit mAs ve sabit kV / değişken mAs'dır.

Küçük hayvan pratiğinde genellikle değişken kV / sabit mAs tercih edilir. Bu çizelgeyle, 40 kg vücut ağırlığının altındaki hastalarda, kalınlıktaki her 1 cm 'lik artış için kV değeri 2 birim artırılır; 40-50 kg için cm başına 3kV artış ve vücut ağırlığı 50kg ‘ın üzerindeki hastalarda her cm için kV değeri 4 birim arttırılır. Miliamper (mA) değeri anatomik bölgeye göre belirlenir, kalınlığa göre değiştirilmez.

Her anatomik bölge için dokuyu en iyi şekilde görüntüleyecek temel bir kV değeri kullanmak önemlidir. Örneğin, ekstremiteler, kranium, omurga ve abdominal görüntüleme için kV değeri 50–80 kV aralığında olmalıdır. Daha büyük bir köpek hastanın abdomeni radyografik olarak görüntülenecek ise, daha kalın dokuyu görüntülemek için kV değerinin 85 - 90kV ‘a çıkarırken mA değerini de bir miktar yükseltmeniz gerekebilir. Veteriner hekimliğinde röntgen dozu belirlemek için kullanılan en popüler formül Santes Kuralı dır.

[Santes Kuralı: kV = (2 × doku kalınlığı) + FFD(Film/fokus mesafesi) + Grid Faktörü].

Küçük hayvan pratiğinde toraks, abdomen, ekstremite-kranium ve omurga-pelvis röntgen çekimlerinde kullanılabilecek pratik dozlar Tablo 1 ‘de paylaşılmıştır. Bu dozlara rağmen karanlık ya da parlak radyografilerin oluşması durumlarından potansiyel nedenler Tablo 2 ‘de özetlenmiştir.

Tablo 1. Küçük hayvan pratiğinde toraks, abdomen, ekstremite-kranium ve omurga-pelvis röntgen çekimlerinde kullanılabilecek pratik dozlar.

Tablo 2. Röntgen filminin çok karanlık ya da aydınlık çıkmasının potansiyel sebepleri.

Film Çok Aydınlık

Film Çok Karanlık

Genel Nedenler

Genel Nedenler

Doz düşük: mAS ‘yi 2 katına çıkart

Doz yüksek:

             mAs %50 düşür

              kV % 15 düşür

Yanlış pratik doz tablosuna bakılmış olabilir

Aynı filme 2 kez ışınlama yapılmış olabilir

Doku kalınlığı yanlış ölçülmüş olabilir

Röntgen tüpü çok yaklaştırılmış olabilir

Röntgen tüpü çok yüksekte olabilir

Röntgen tüpü gridle aynı hizada olmayabilir

Daha Az Rastlanan Nedenler

Daha Az Rastlanan Nedenler

Developer’in son kullanım tarihi geçmiştir

Developer çok yoğun/güçlü

Developer dilue olmuştur

Developer sıcaklığı çok yüksek

Azalmış developer seviyesinin tamamlanmaması

Banyo süresine uyulmaması

Developer sıcaklığının düşük olması

Karanlık oda ışık alıyor olabilir

Banyo sürelerine uyulmaması

Güvenlik ışığı fonksiyon göstermiyor olabilir

Nadir Nedenler

Nadir Nedenler

Röntgen cihazının kalibrasyonu ile ilgili sorunlar

Röntgen tüpü zamanlayıcısının bozuk olması

Röntgen tüpünün bozulması

Röntgen cihazının kalibrasyonu ile ilgili sorunlar

Röntgen tüpü zamanlayıcısının bozuk olması


3.1.2. Röntgen Çekilirken… 

1. Veteriner hastalarının birçoğu röntgen çekimi esnasında ya tamamen uyanık ya da sedasyonda oldukları için tam hareketsiz durmaları çoğu zaman güçtür ve bu hareket bulanık röntgen görüntüleri elde edilmesine neden olabilir. Eğer kullandığımız cihaz birden çok farklı mA ayarlamasına müsaade ediyorsa ekstremite için 150 mA, abdomen, pelvis, toraks gibi daha kalın bölgelerde 300 mA doz seçilmesi daha kısa ışınlama sürelerinde görüntü elde etmemizi sağlar. Hareket kaynaklı artefaktların önüne geçmek için bu durum iyi anlaşılmalıdır.

Röntgen masasının görüntüyü topladığı kaset ve grid olmayan sistemlerde ortalama ekran hızında (200) ekstremite ve kranium için 2,5 mAs, toraks için 5,0 mAs, abdomen için 7,5 mAs ve omurga-pelvisiçin 10,0 mAs doz tercih edilebilir.

Örneğin: 300 mA × 1/120 saniye = 2,5 maS  & 300 mA × 1/40 saniye = 7,5 mAs

2. Önerilen mAs değerlerinde kV belirlemek için Sante kuralı kullanılabilir:

Sante Kuralı: kV = (2 × doku kalınlığı) + FFD(Film/fokus mesafesi) + Grid Faktörü

Veteriner pratikten film fokus mesafesi genelde 100 cm dir ancak bu formül kullanılırken FFD yerine cm ‘inç’ e çevrilip 40 yazılması gerekir. Kasetlerin üzerinde grid faktörleri 5:1, 8:1 ve 12:1 gibi sayılarla ifade edilir. Eğer grid kullanmıyorsak formülde grid faktörü 0 kabul edilir. 5:1 grid faktörü için kV değeri 6-8; 8:1 grid faktörü için 8-10 ve 12:1 grid faktörü için 10-15 birim yükseltilmelidir.

Örneğin 12 cm doku kalınlığı, 40 inç FFD değeri ve 8:1 grid faktörü için kV değeri: 2×12 + 40 + 10 = 74 kV olarak hesaplanır.

3. Dozla ilgili değişiklik yapılması gerekirse: Örneğin 78 kV ve 7,5 mAs ile bir abdomen röntgeni çektik ancak görüntü kalitesi istediğimiz gibi değilse ‘%15’ kuralı devreye girer. Eğer röntgen çok karanlıksa kV değeri %15 düşürülür. Eğer röntgen çok aydınlıksa kV değeri %15 yükseltilir. Yine de istediğimiz kontrastı elde edemediysek %5 lik yukarı veya aşağı yönde oynamalar yaparak ideal görüntü elde etmeye çalışabiliriz. Röntgen filmi çok aydınlık veya karanlıksa kontrol edilmesi gereken değişkenler Tablo 2 de verilmiştir.

3.1.3. İyi Bir Radyografik Teknik İçin İpuçları 

• Doz, film üzerinde objenin bulunmadığı yerleri tamamen karartacak şekilde uygulanmalıdır. Bu sağlanamıyorsa miliamper (mA) yetersizdir.

• Eğer film yeterli dozu almış olmasına rağmen çevre açıksa kV arttırılmalıdır.

• Eğer tüm film çok karanlıksa Kv ve Ma düşürülmelidir.

• Hangi parametrenin azaltılması gerektiğinden emin olunamadığında ışınlama süresi düşürülerek mAs değeri azaltılması yoluna gidilebilir.

• kV değerinin arttırılması X ışınlarının gücünü arttırırken mA değerinin arttırılması X ışınlarının miktarını arttırır. kV değeri yükseltildiğinde dalga boyu daha kısa x ışınları elde edilir, bunların penetrasyon özelliği fazladır ancak penetrasyon özelliği fazla olduğu için dokularda abzorbe edilemeden film üzerine düşebilir ve beyaza yakın kötü bir grafi elde edilebilir. Bu nedenle kV değeri yükseltilirken mA değeri azaltılmalıdır. Başka bir değişle biz kV değerini yükseltip daha güçlü, dalga boyu kısa ve penetrasyon özelliği fazla x Işını elde ederken mA değerini biraz düşürürsek güçlü x ışını sayısı çok olmaz. X ışınlarının gücünü artrırken (kV ‘u yükseltmek) mA değerini (X ışınlarının sayısını) bir miktar azaltarak iyi görüntü elde edilebilir.

• Kabaca kV değerinde %15-20 değişim mA değerinde yarı yarıya değişime yol açar.

3.2. İyonizan Işıkların Biyolojik Etkileri 

Radyobiyoloji iyonizan ışınların canlılar üzerindeki etkisini inceleyen ve bu etkilerin yol açacağı sonuçları irdeleyen bilim dalıdır. Radyobiyoloji hem elektromanyetik hem de partikuler radyasyonun organizma üzerindeki etkilerini inceler. İyonizan ışınlar madde ile etkileşime girdiğinde ısı, eksitasyon ve iyonizasyon oluşur. Bu etkileşim doğrudan veya dolaylı olabilmektedir.

Doğrudan Etki: Hücrede bulunan DNA, RNA, enzim ve proteinler doğrudan etkilenir. Protein ve enzimlerde oluşan etkileşim sonucu hasar oluşursa bu hücre tarafından onarılır. Yapısı değişen moleküllerin yerleri benzerleri ile doldurulur. DNA da oluşan etkileşim ise onarılamaz ya hücre ölümü ya da mutasyon gerçekleşir.

Dolaylı Etki: Su moleküllerinde görülen etkidir. Su radyasyona maruz kaldığın H ve OH kökleri ve ayrıca H2O2 yani hidrojen peroksit ortaya çıkar. H2O2 şiddetli oksidan bir madde olduğundan hücre metabolizması bozulabilir.

3.2.1. Elektromanyetik Spektrum ve Radyasyon 

Atomlardan çeşitli şekillerde enerji ortaya çıkmasına ve yayılmasına radyasyon denir. Radyasyon elektromanyetik ve partiküler radyasyon olarak ikiye ayrılır. Elektromanyetik radyasyon; radyo dalgaları, kızılötesi ışınlar (infraruj), mor ötesi ışınlar (ultraviole), x ışınları, gamma ışınları ve kozmik ışınlardan oluşur. Partiküler radyasyon ise alfa ve beta ışınlarıdır. Bu ışınlar dalga boyu ve frekanslarına göre dizildiğinde bir elektromanyetik radyasyon spektrumu ortaya çıkar. Bu spektrumda enerji ve frekansları en düşük dalga boyları en uzun olan radyo dalgaları; diğer ucunda ise dalga boyları en kısa, enerji ve frekansları en yüksek olan x ve gamma ışınları bulunur. Elektromanyetik radyasyonun en küçük birimi kütlesi olmayan ve boşlukta ışık hızında enerji demetleri şeklinde yayılan fotonlardır.

Partiküler radyasyon olan alfa partikülleri doğal uranyum, radyum, toryum ve polonyum gibi radyoaktif elementlerin çekirdeklerinden salınır. İyonizasyon özelliği yüksek, penetrasyon özelliği zayıftır. Havada 5 cm yumuşak dokuda ise 100 mikron kadar ilerlerler. Beta partikülleri ise sodyum ve fosfor gibi radyoaktif atomların çekirdeklerinden yayılan artı ve eksi yüklü elektronlardır. Havada 10-100 cm dokuda ise 1-2 cm kadar ilerleyebilir. Yumuşak dokuyu yeterince geçemedikleri için alfa ve beta partiküllerinin tanısal radyolojide önemi yoktur.

Gamma ışınları radyoaktif elementlerin çekirdeklerinden çıkan yüksek enerjili fotonlardır. Çekirdekten partiküler radyasyonda bahsettiğimiz alfa ve beta partiküllerinin çıkması çekirdeği uyarılmış duruma sokarken gamma ışınlarının çıkışı uyarılmış çekirdeğin enerjisini kaybetmesini sağlar. X ışınlarına benzeyen radyoaktif dalgalardır ve x ışınından farkı radyoaktif elementlerin çekirdeklerinden oluşmasıdır. X ışınları ise yapay olarak atomların çekirdekleri dışında üretilmektedir.

Hızlandırılmış elektronların bir metale çarptırılması ile elektronların kinetik enerjilerinin elektromanyetik enerjiye dönüşmesi sonucu x ışınları oluşur. Tungstentten oluşan flaman negatif kutup olan katotta elektron kaynağı olarak ısıtılır. Burada serbest hale geçen elektronlar büyük potansiyel fark nedeniyle hızla anota yönelir ve burada aniden durdurulur. Katottan gelen (-) elektrik yüklü elektronlar anottan tungstent hedefin eksi yüklü elektrik alanı ile karşılaşır ve bu iki aynı cins yükün karşı karşıya gelmesi ile elektronlar birbirini iter ve hızlarını kaybederek durur. Burada elektron demetinin yaklaşık %1 ‘den az kısmı anottaki tungstent atomunun iç yörüngelerine geçerek karakteristik radyasyon dediğimiz gerçek x ışınlarını oluştururlar. Diğer %99 'luk bölümün enerjisi ısı enerjisine dönüşerek ortamdan uzaklaştırılır. X ışınlarının radyoaktif etkisi incelenirken iki tip radyasyondan bahsedilir.  Bunlardan ilki primer radyasyon ikincisi ise sekonder radyasyondur.

Primer Radyasyon:  Primer veya direkt radyasyon, tüpün penceresinden doğrudan çıkan ışınları ifade eder. Primer ışınlan koruyucu elbiseleri geçebilir. Bu nedenle güvenli sanılarak direkt ışınları gereksiz yere temas etmekten kaçınmalıdır.

Sekonder Radyasyon: Sekonder radyasyon X ışınları hastaya geçtiğinde veya röntgen kaseti veya masasına ulaştığında her yöne saçılan ışınlardır.  Tüpün penceresinden çıkan x-ışınları çarptıkları her türlü katı cisimlerden (hasta, kaset, masa, beton, zemin, yer) başka özellikte bir ışın olan sekonder ışınları oluşturur. Primer ışınlara göre yoğunluğu az, dalga boyları uzun, penetrasyon yeteneği düşük olduğu için koruyucu önlük tarafından tutulur. X ışınlarına maruz kalan tüm katı maddeler az veya çok sekonder ışın yayar. Ancak bu maddenin hacmi ve yoğunluğu ile x ışınlarının dalga boyu ve yoğunluğu gibi faktörlere göre değişir. Miliamper (mA) azaldıkça ışın demetinin yoğunluğu azalır ve buna bağlı olarak sekonder ışın saçımı da azalır. Bu nedenle yoğunluğu az olan bölgelerin grafisinde düşük miliamper ve kilovolt dozları kullanılmalıdır. Sekonder ışınların çoğunun yönü primer ışın demetinden başka yönlere doğrudur. Işınların dalga boyu uzun olduğundan vücut tarafından tutulur. Uzun süre alınmaları sonucu önemli bazı zararlı etkilere neden olabilirler. Bu nedenle sekonder ışınları kontrol altına almak ve bunlardan korunmak gerekir. Bu ışınların zararlı etkileri 10-20 yıl gibi uzun süre sonra ortaya çıkar. Bu nedenle özellikle radyoloji personeli için önem taşır. Hastanın birkaç kez primer ışın ya da sekonder ışınlara maruz kalması önemli bir sorun oluşturmaz. Sekonder ışınlar aynı zamanda röntgen filmini de etkileyerek sisli görünümü arttırır ve radyografik kaliteyi düşürür.

3.2.2. Radyasyonun Organizma Üzerindeki Zararlı Etkilerinin Düzeyini Belirleyen Faktörler 

Radyasyonun cinsi, radyasyondan etkilenme süresi, organizmanın duyarlılığı, maruz kalınan radyasyon miktarı ve radyasyonun organizmayı etkileyiş şekline göre değişir. Organizmanın maruz kaldığı radyasyon miktarı arttıkça, oluşan zararlı etki de artar. Radyasyonun dozu (mA) arttıkça ışın demetinin yoğunluğu artar ve radyografinin detayı da artar. Çok detay gerekmeyen yerlerde mA değeri düşürülmelidir. Primer radyasyonların zararlı etkilerinin ortaya çıkması için bir süre gerekmez, ışık hızındaki fotonlar bir anda organizmayı deler geçer ve denk geldiği yere göre hücre zarı sitoplazması ya da çekirdeğinde bir zarar oluşturur. Primer radyasyonun çoğu vücut tarafından tutulmadığı için yıkımlanan hücreler yenilenebilir ve kalıcı etki çok olmaz. Sekonder ışınların ise dalga boyu uzundur, organizmayı delip geçmez tam tersine organizmada tutulur. Bunlar hücre çekirdeğine ulaşıp yıkım yapma gücüne sahip değildir ancak radyoloji meslek mensuplarındaki gibi sürekli alınırsa zararlı etkiler yıllar sonra ortaya çıkabilir. Çünkü yıkım yavaş ama sürekli olmaktadır.

Hücrelerin radyasyona duyarlılık dereceleri farklıdır. Kemik iliği, ince bağırsak mukozası ve gonad hücreleri gibi hızlı çoğalan hücreler radyasyona daha çok duyarlıyken; kemik, kas, sinir ve bağ doku daha az duyarlıdır.

3.2.3. Radyasyon Terminolojisi ve Radyasyondan Korunma 

Röntgen: 1 cmhavayı normal koşullarda doymuş halde iyonize eden ışın miktarıdır.

RAD (Radiation Absorbed Dose): 1 gram maddeye 100 erg lik enerji veren radyasyon miktarı 1 RAD dır. 1 röntgenlik (r) ışının 1 gram yumuşak dokuya verdiği enerji miktarı 1 RAD ‘a eşittir.

REM (Radiation Equivalent Man): Biyolojik ortam tarafından abzorbe edilen iyonize ışın miktarıdır. Organizmadaki zararları ifade etmekte kullanılır. Kişisel radyasyon dozu ile ilgili birimdir.

REM, RAD ‘ın memelilerdeki karşılığıdır. Milirem = 1/1000 REM dir.

Radyodiagnostikte 1 RAD=1 REM kabul edilir. Vücuttaki radyasyon dozu vücudun 1 gramı için ifade edilir. Buna göre 1 REM değerindeki X ışınının, 1 gram dokuya verdiği enerji 1 RAD dır.

3.2.4. Personel İçin Müsaade Edilen Radyasyon Doz Değerleri: 

Güvenilir doz: 5 REM/yıldır.  Bir saatte alınabilecek maksimum doz 2 miliremdir.   Normal şartlarda yılda 130 miliREM doz alınabilir ki bu günde 20 miliREM eder. Bir haftada 0,1 REM, 13 haftada 3 REM doz aşılmamalıdır. Tüm iş hayatı boyunca müsaade edilebilir maksimum doz: REM= 5(N-18). ‘N’ personelin yaşını ifade eder. Radyasyonla ilişkili olmayan işlerde çalışanların ise yıllık alacakları maksimum doz 0,5 REM ‘i geçmemelidir.

Dozimetreler: Radyoloji personelinin maruz kaldığı radyasyon miktarı çalışırken taşıdıkları dozimetrelerin belli periyotlarla Atom Enerjisi Kurumu’nda ölçülmesi ile takip edilir. Dozimetreler, gazlı, sıvılı, katılı ve diğer dozimetreler olmak üzere 4 gruba ayrılır.

Radyoloji personelinin radyasyondan korumak için aşağıdaki önlemlerin alınması gereklidir:

1. Dozimetreler çalışma esnasında taşınmalıdır.

2. Koruyucu giysiler giymek: (Kurşun önlükler, troid koruyucuları, kurşun eldivenler, gözlükler)

3. Röntgen ışının verilmesi esnasında mümkünse bir kurşun paravanın arkasına geçilmesi, hastanın kum torbaları vb. ile pozisyonlandırılması.

 


Bölüm Özeti

Farklı röntgen cihazlarında, farklı büyüklüğe sahip hastaların farklı vücut bölgelerinin röntgen görüntülerinin netliğinin yüksek olabilmesi için yapılması gereken ayarlamalar. Röntgen çok aydınlık ya da karanlık çıktığında değiştirilmesi gerekli parametreler ve değiştirilme oranlarını öğrendik. Ayrıca radyoloji personelinin korunması, dozimetreler, yıllık x ışını maruziyet sınırları ve x ışınlarının iyonizan etkilerden olabildiğince az etkilenmek adına yapılması gerekenleri de öğrendik.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Santes kuralı nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) mA değerinin tespiti için kullanılır

(B) Belli mA değerlerinde saniye tespiti için kullanılır

(C) mAs hesaplamak için kullanılır

(D) kV değeri hesaplamak için kullanılır

Grid faktörünün tespiti için kullanılan bir kuraldır

Cevap-1 :

kV değeri hesaplamak için kullanılır


Soru-2 :

Film banyolarından Developer ‘in yoğunluğu çok fazla ve sıcaklığı yüksek olursa röntgen filmi bundan nasıl etkilenebilir ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Daha aydınlık

(B) Çok daha aydınlık

(C) Radyopak

(D) Radyodens

(E) Karanlık görüntü oluşur

Cevap-2 :

Karanlık görüntü oluşur


Soru-3 :

Film çok aydınlık ve çok karanlık olduğu durumlarda mA değeri nasıl değiştirilmelidir ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Çok aydınlıksa mA 4 katına çıkarılır

(B) Çok aydınlıksa mA değeri 2 katına çıkarılmalıdır

(C) Çok karanlıksa mA değeri %90 düşürülmelidir

(D) Çok karanlıksa mA değeri %100 düşürülmelidir

Çok aydınlıksa mA değeri2 kat azaltılmalıdır

Cevap-3 :

Çok aydınlıksa mA değeri 2 katına çıkarılmalıdır


Soru-4 :

kV ve mA değerlerinin X ışınları üzerine etkileri ile ilgili olarak doğru bilgi verilen şıkkı işaretleyiniz?

(Çoktan Seçmeli)

(A) kV yükseltilerek x ışınlarının sayısı arttırılabilir

(B) mA değeri yükseltilerek x ışınlarının penetrasyon gücü azaltılabilir

(C) mA ile x ışını sayısı belirlenebilir

(D) mA ile x ışınlarının penetrasyon özelliği belirlenir

kV x ışınlarının sayısını belirler

Cevap-4 :

mA ile x ışını sayısı belirlenebilir


Soru-5 :

İyonizan ışınların dolaylı etkileri ile ilgili yanlış bilgi verilen şıkkı işaretleyiniz?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Su molekülleri üzerinde görülen etkisidir

(B) Hidrojen peroksitin açığa çıkması söz konusu olur

(C) H ve OH ortaya çıkabilir

(D) Hidrojen peroksit oksidan bir madde olduğu için hücre metabolizması bozulabilir

(E) Hücre metabolizması üzerine olumsuz etkisi yoktur

Cevap-5 :

Hücre metabolizması üzerine olumsuz etkisi yoktur


Soru-6 :

Partiküler radyasyon tanısal görüntülemede neden kullanılmamaktadır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Nükleer santral patlamalarının kötü tecrubeleri yüzünden

(B) Uluslararası yasal kısıtlamalar nedeniyle

(C) Penetrasyon özellikleri zayıf olduğu için

(D) Çok özel şartlar sağlanması gerektiği için

Standartizasyon problemlerinde ötürü

Cevap-6 :

Penetrasyon özellikleri zayıf olduğu için


Soru-7 :

Radyoloji çalışanları için uzun dönemde zararlı etki oluşturabilecek radyasyon tipi hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Tersiyer radyasyon

(B) Nükleer saçılım

(C) Primer radyasyon

(D) Sekonder radyasyon

Ultraviole ışın saçılımı

Cevap-7 :

Sekonder radyasyon


Soru-8 :

Radyoloji personeli için güvenli günlük ve yıllık doz değeri nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Günlük 20 miliREM, yıllık 5 REM

(B) Günlük 30 miliREM, yıllık 7 REM

(C) Günlük 50 miliREM, yıllık 8 REM

Günlük 45 miliREM, yıllık 7 REM

Cevap-8 :

Günlük 20 miliREM, yıllık 5 REM


Soru-9 :

Sekonder radyasyon oluşumunu önlemek için doz ayarlaması esnasında ne tip bir tedbir alınabilir.

(Çoktan Seçmeli)

(A) a)kV değeri yükseltilmelidir

(B) b)kV değeri düşürülmelidir

(C) c)mA değeri yükseltilmelidir

(D) d)mA değeri düşürülmelidir

mA ve kV değerleri yükseltilmelidir

Cevap-9 :

d)mA değeri düşürülmelidir


Soru-10 :

Aşağıdakilerden hangisi radyoloji personelinin iyonizan rasyasyonun biyolojik etkilerinden korunmak için alacağı tedbirler arasında yer almaz?

(Çoktan Seçmeli)

(A) mA değerini her zaman yüksek tutarken kV değerini olabildiğince düşük tutmak

(B) Troid koruyucuları takmak

(C) Koruyucu kurşun önlük giymek

(D) Koruyucu eldiven giymek

Işınlama esnasında kurşun paravan arasına geçmek

Cevap-10 :

mA değerini her zaman yüksek tutarken kV değerini olabildiğince düşük tutmak


4. Radyografik Çekim Tekniği ve Radyografik Pozisyonlar ve Radyografide Kontrast Madde Kullanımı



Giriş 

Röntgende elde ettiğimiz görüntülerin 2 boyutlu olması görüntülenecek bölgenin farklı pozisyonlarda röntgenlerinin çekilmesini gerekli kılmaktadır. Bu pozisyonların uluslararası bir standartı olması gereklidir. Bu standart hayvanların vücut kısımlarının bir düzleme göre isimlendirilmesi ile aşılmıştır. Ayrıca bazı hastalıkların tanısında direk radyografi yetersiz kalmaktadır. Bu durumlarda kontrastlı radyografik çekim teknikleri kullanılır ki bunlar hakkında da bilgi sahibi olmak gerekir.

4.1. Radyografik Çekim Pozisyonları 

Röntgen çekimi esnasında bölgenin kaset üzerine uygun şekilde yerleştirilmesi ve tutulmasına radyografik pozisyon adı verilir. X ışınlarının giriş yönlerine göre yapılan isimlendirme ve röntgen çekim pozisyonlarının doğru ifade edilebilmesi için bilinmesi gerekli terimler Şekil 1 ve Şekil 2 ‘de görülmektedir.

 

Şekil 1. X ışınlarının giriş yönleri

4.1.1. Röntgen Pozisyon Terminolojisi: 

Kaodal: Baş, boyun ve gövdenin kalça ve kuyruğa bakan yüzü ile ekstremitelerde karpal ve tarsal eklemin üst kısmının yine kuyruk ve kalçaya bakan tarafı.

Kranial: Boyun, gövde ve kuyruğun başa bakan kısımları ile ekstremitelerde karpal ve tarsal eklemin yukarı kısmının başa bakan tarafı

Lateral: X ışınlarının vücudun sağ veya sol tarafından girip diğer tarafından çıkmasıdır.

Medio-lateral: X ışınlarının ekstremitelerde, ekstremitenin medialinden girip lateralinden çıkmasıdır.

Palmar: Ön bacakta karpal eklem distalinin kaodale bakan yüzüdür.

Plantar: Arka bacakta tarsal eklem ve distalinin kaodale bakan yüzüdür.

Proksimal: Bir ekstremitenin uç kısmı ya da bir noktasının o ekstremitenin vücuttan ayrıldığı noktaya en yakın yeridir.

Distal: Bir ekstremitenin o ekstremitenin vücuttan ayrıldığı noktadan uzakta olduğunu ifade eden terimdir.

Rostral: Baş veya buruna doğru

Ventral: Vücudun abdominal ya da sternal yüzüne doğru anlamına gelir.

Dorsal: Vücudun, organın ya da herhangi bir oluşumun üst tarafı, ventralin tersidir. Sırta doğru.

 

 

Şekil 2. Röntgen çekim pozisyonlarının doğru ifade edilebilmesi için bilinmesi gerekli terimler.

4.2. Radyografide Kontrast Madde Kullanımı 

Kontrastı iyileştirilmiş görüntüleme prosedürleri yumuşak dokuların ve bazı organların direk radyografik görüntülenmesi tanı için yeterli bilgi vermediğinde başvurulan yöntemlerdir. Bu maksatla pozitif ve negatif kontrast yaratan maddelerden faydalanılır. Veteriner hekimlikte gastro-intestinal sistem, üriner sistem, spinal kanal, fistüller, eklemler ve damarların görüntülenmesi için kullanılırlar. Pozitif kontrast için iyotlu veya iyotsuz kontrast maddelerle baryum sülfat kullanılırken negatif kontrast için ortam havası, karbon dioksit veya oksijen gibi özgül ağırlığı düşük gazlar kullanılır. 

4.2.1. Radyopak Kontrast Maddeler: 

Radyopak kontrast maddeler, yüksek yoğunluklu farmakolojik ajanlardır ve vücuttaki düşük kontrastlı dokuları daha opak hale getirme işine yararlar. İyot ve baryum en sık kullanılanlardır. Bunların atom numaraları yüksek olduğu gibi yoğundurlar ve vücuttaki düşük yoğunluklu dokular bu kontrast maddelerin varlığında diğer yumuşak dokular ve kemikten daha fazla X ışını abzorbe ederler.

4.2.1.1. İyonik ve İyonik Olmayan Radyopak Kontrast Maddeler: 

Suda çözünen iyotlu ajanlar iyonik ya da nan-iyonik olabilirler. İlk organik iyot bazlı kontrast ajan 1930 ‘lu yıllarda üretilmiş ve 1950 ‘li yıllarda üç iyotlu kontrast maddeler de kullanıma sunulmuştur. 1960 ‘lı yıllarda iyotlu kontrast maddelerin hipertonisiteleri nedeniyle bazı yan etkilere sebep verildiği tespit edildi. Bu iyotlu kontrast maddelerin osmolalitesi kanın 290-900 mOsm/kg su osmolalitesinin çok üzerinde olan 1900-2100 mOsm/kg su gibi değerlere kadar ulaşıyordu. Bu kontrast maddeler damar içi kullanıldığından yüksek osmolalite, ekstavaskuler alandan damar içine su çekilmesine, damarlar içindeki hidrostatik basıncın artmasına sebebiyet veriyordu. Nan-iyonik kontrast maddelerin osmolalitesi ise kanın 290-900 mOsm/kg su değerlerine oldukça yakındı. İyonik kontrastlardan 3 ‘te bir daha düşük osmolaliteye sahip bu ajanlar kullanıldığında daha az yan etki ortaya çıkmakla birlikte aynı opasite için daha çok kontrast madde kullanmak gerekmektedir. Kontrast çalışma yapılacak hastaların dehidre olmaması gereklidir. Daha çok iyonik kontrast maddelerle karşılaşılmakla birlikte, kontrast çekimlerde antihistaminikler, steroidler ve IV serumlar çekim sırasında hazır bulundurulmalıdır. Yan etkiler basit alerjik reaksiyonlardan ölüme kadar uzanan geniş bir yelpazede yer aldığından temkinli olmak ve gerektiğinde hasta sahiplerine sonraki dönemler için bilgilendirmek te gereklidir.

 

4.2.1.2. Baryum Sülfat: 

Gastro-intestinal sistemin perforasyon (yırtılma) şüphesi olmayan hastalarda kullanılabilen, suda çözünmeyen ve metal grubu bir element olan baryumun tuzu olan bir kontrast maddedir. Toz veya sıvı olarak satılmaktadır. Toz baryum şişesi üstünde işaretlenmiş çeşitli seviyelere kadar su doldurularak %30-60 konsantrasyonda hazırlanan çözeltisi özellikle mide ve ince bağırsakların görüntülenmesinde kullanılır. %100 konsantrasyonda kolonun görüntülenmesi için tercih edilir. Gastro-intestinal sistem perforasyonu şüphesi olan hastalarda baryum içirilmesi ve bu maddenin sindirim sistemi dışına sızması şiddetli peritonite neden olabileceği için bu hastalarda iyonik ya da nan-iyonik kontrast maddeler gastro-intestinal sistem görüntülenmesinde kullanılmalıdırlar.

4.2.2. Kontrast Prosedürler 

§ Özefagogram

Özefagus striktürleri, motilitesi, yabancı cisimleri, perforasyonları ve divertiküllerinin tanısı için kullanılan kontrast görüntüleme tekniğidir. %45-60 baryum sülfat solüsyonu köpeklerde 15-30 ml kedilerde 5-7 ml içirildikten hemen sonra hasta yatırılarak alınan latero-lateral, dorso-ventral veya ventro-dorsal radyografiler çekilmek suretiyle gerçekleştirilir. Baryum pastası ya da özefagal kremler özelikle yabancı cisim tespitinde çok faydalıdır.

§ Üst Gastro-intestinal Prosedür

Gastro-intestinal boşaltım süresi tespiti, intestinal obstrüksiyonlar, kitleler veya yabancı cisim açısından değerlendirme için yapılır. Mide normalde 30-120 dakikada, ince bağırsaklar30-120 dakikada boşalırken kontrast maddenin vücudu 180-300 dakikada terk etmesi beklenir. Kedilerde %30 köpeklerde %60 baryum ya da her 2 türde iyonik/nan-iyonik kontrast maddeler kullanılabilir.  Baryum <20 kg köpeklerde 8-12 ml/kg, >20 kg köpeklerde 5-7 ml/kg, kedilerde 12-20 ml/kg dozda kullanılır. Köpeklerde ve kedilerde iyonik kontrast maddeler 3-5 ml/kg, naniyonik kontrast maddeler 1 ‘e bir sulandırılıp 10 ml/kg dozda kullanılırlar.

§ Gastrogram

Midenin mukozal anormallikleri ve boşalma zamanının tespit edilmesi için kullanılan bir yöntemdir. Çift kontrast gastrografi mide duvarını ülserler, kitleler ve yabancı cisimler açısından değerlendirmeyi de sağlar. Mide duvarı ve mide içeriğini değerlendirmek için negatif kontrast sistografi de kullanılır. Perforasyon şüphesi varsa baryum kullanılmamalıdır. İyotlu kontrast maddeler gastrogram için yarı yarıya sulandırılarak kullanılmalıdır. Çift kontrast gastrografi için %100 ağırlık/hacim baryum kullanımı öneriliyorsa da %30-60 ağırlık/hacimde süspansiyon çoğu zaman yeterli olur. Kedi ve köpeklerde gastrogram %30 ağırlık/hacimde baryumdan 4-8 ml/kg içirmek yeterlidir. Çift kontrast gastrografi için %100 ağırlık/hacim baryumdan 8 kg ‘dan küçük köpeklerde 3 ml/kg, 8-40 kg arası köpeklerde 2 ml/kg, 40 kg ‘dan büyük köpeklerde 1,5 ml/kg içirildikten; kedilerde 6 ml/kg dozda içirildikten sonra bir orogastrik sondadan 20 ml/kg dozda hava verilerek röntgen çekimi yapılır. Negatif kontrast gastrografi için kedi ve köpeklerde 5-8 ml/kg dozda hava verildikten ya da karbonatlı soda içirildikten sonra röntgen alınır. Hazırlık için kedi ve köpekler 12 saat aç bırakılır ancak su içmesine müsaade edilirler.

§ Alt Gastrointestinal Prosedür ve Baryum Enema (Lavman)

Kolon invaginasyonları, kitleleri ve striktürlerinin tanısı için kullanılırlar. Bu çalışmalar için mutlaka anestezi altında uygulamak önerilmektedir. Baryum enema (lavman) hem pozitif kontrast hem de çift kontrast görüntülemeler için kullanılabilir. Bağırsak mukozasını görüntülemek, duvar kalınlaşması ve kitleleri tespit etmek açısından çift kontrast çalışmalar faydalıdır. Kedi ve köpeklerde %20-30 ağırlık/hacimde baryum ya da iyotlu kontrast maddeler kullanılabilir. Baryum enema pozitif görüntüleme için köpeklerde10-30 ml/kg kedilerde ise 7-11 ml/kg dozda bir sonda vasıtasıyla rektal olarak verilir. Çift kontrast baryum enema uygulamasında önceden hiç baryum enema verilmemiş hastaya 4-6 ml/kg dozda %20-25 ağırlık hacimdeki baryum verildikten sonra köpeklerde 11 ml/kg kedilerde 7-11 ml/kg hava rektal yoldan verilerek görüntüleme yapılır. Bu işlemler için hasta 24 saat aç bırakılmalı ancak su içmesine müsaade edilmelidir. 

§ Ekskratör Ürografi veya İntravenöz Pyelografi

En çok ektopik üreter tanısı için kullanılan görüntüleme tekniğidir. Kedi ve köpeklerde iyotlu ya da nan-iyonik kontrast madde 880 mgI/kg ya da 3 ml/kg dozda damar içi verildikten sonra çok sayıda çekim (0-5-10-15-20-30. dakikalarda) laterolateral, ventrodorsal ve bazen oblik pozisyonlarda yapılır. Kedilerde dozun 1 ml/kg olmasını öneren bir çalışma da yapılmıştır. Arteriogram, nefrogram, pyelogram ve sistogram olarak 4 fazı vardır.  Arteriogram kontrast maddenin damar (vena) içine bolus olarak verilmesi ile başlayan ve enjeksiyon bittiğinde artık radyografik olarak görüntülenemeyen fazdır ve böbrek arterleri bu fazda görülebilir. Bir böbreği besleyen arter sayısının ve bölgenin anormalliklerinin tespitinde bu faz önemlidir. Enjeksiyon sonrası 3-5. Dakikalarda çekilen faz röntgenlerde böbreklerin parladığı ve görülebilir olduğu fazdır. Bu faza nefrogram fazı denir. Hastaların sağlık durumlarına, bir böbrek hastalığı veya dolaşım problemi var olup olmadığına göre değişen sürelerde bu fazların oluştuğu akılda bulundurulmalıdır. Nefrogram fazından sonra süzülen kontrast maddeler böbreğin pelvis renalisine ve buradan üreterlere geçerler. Bu faz pyelogram fazıdır. Ektopik üreter tanısı için, pyelogram fazında eş zamanlı olarak negatif kontrast sistografi de yapılırsa tespit edilmesi çok daha kolay olacaktır. Son faz ise kontrast maddenin mesane içini doldurduğu sistogram fazıdır. Pyelografi işlemi için hastalar 24 saat aç bırakılmalı ancak su içmelerine müsaade edilmelidir. Pyelografi öncesi alınan direk grafilerde kolonda dışkı görülmesi halinde çekimden 2 saat önce lavman yapılması uygun olacaktır.

§ Pozitif Kontrast Sistografi

Tüm kontrast sistografilerde kontrast ajan uygulanırken bir elle mesanenin ne kadar gerildiğini kontrol etmek önemlidir. Bazen optimum dozlarda bile mesane duvarının yırtılabileceği akılda bulundurulmalı hasta sahiplerine söylenerek sözlü ve yazılı onam istenmelidir.

Suda çözünen iyonik ya da nan-iyonik kontrast maddeler 1 ‘e 3 steril su ya da izotonikle sulandırıldıktan sonra köpeklerde 5-10 ml/kg kedilerde ise 2-5 ml/kg dozda sonda ile mesaneye verilerek elde edilirler. Hastaların işlemden önce 12-24 saat aç bırakılması ve gerekli ise 4 saat önce lavman yapılmasında fayda vardır.

İşlemden önce sondalama yapılarak idrar boşaltılır sonra köpeklerde 3-5 ml kedilerde ise 2-3 ml lidokain sondadan mesane içerisine verilerek oluşacak gerginliğin vereceği rahatsızlık azaltılmaya çalışılır. Kontrast madde mesane içerisine verildikten sonra sağ lateral ventrodorsal ve oblik röntgenler alınarak işlem tamamlanır. Pozitif kontrast sistografi sonrasında çift kontrast sistografi de çekilmek isteniyorsa hasta sol tarafına çevrilir, kesedeki pozitif kontrast madde olabildiğince boşaltılır ve sondadan köpeklerde 5 ml/kg kedilerde ise 2-3 ml/kg dozda kontrast madde verilerek lateral, ventro-dorsal ve oblik görüntüler alınarak röntgenler değerlendirilir. 

§ Çift Kontrast Sistografi

Mesanede tümör şüphesi ve direk radyografide görülmeyen radyolusent karakterdeki taşların tespiti için çok faydalı bir sistografi tekniğidir. İyonik ya da nan-iyonik kontrast maddeler pozitif kontrast sistografide olduğu gibi steril su ya da izotonikle 1 ‘e 3 ya da %25 konsantrasyona dilüe edilerek çift kontrast sistografide kullanılırlar. Küçük köpek ya da kedilerde toplam 1-2 ml, büyük köpeklerde ise toplam 2-10 ml kontrast madde sonda ile idrarı boşaltılmış mesane içine gönderilir. Daha sonra küçük köpek ve kediler için 35 ml kadar, büyük köpeklerde ise hayvanın büyüklüğüne bağlı olarak toplam 30-500 ml hava ya da solunabilir gaz sondadan mesaneye verilir ve lateral, ventro-dorsal ve gerekli ise oblik pozisyonlar röntgenler alınarak değerlendirilir. Hastalar 12-24 saat aç bırakıldıktan sonra, anestezi ve sedayondan önce direk röntgenler alınarak hala kolonda dışkı var mı kontrol edilmelidir. Gerekli ise zaten çekimden 4 saat önce rutin olarak yapılan lavmana ek olarak 1 su bazlı lavman daha yapılıp 1 saat bekledikten sonra kontrol röntgeni çekilip kolon boşaldı ise sedasyona başlanmalıdır. Bu hastalarda da mesanenin gerilmesi kaynaklı rahatsızlıkların giderilmesi için köpeklerde 3-5 ml, kedilerde ise 2-3 ml lidokain sondadan mesane içine verilebilir.

§ Negatif Konrast Sistografi (Pneumosistografi)

Mesane taşlarının ve duvar yapısının görüntülenmesinde kullanılan bir tekniktir. Mesane bir sonda ile boşaltıldıktan sonra kedi ve küçük köpeklerde 35 ml büyük köpeklerde ise vücut kitlesine göre toplamda 30-500 ml hava ya da solunabilir gaz verilerek lateral, ventro-dorsal ve gerekli ise oblik pozisyonlarda röntgenler alınır. Hava embolisi riskini azaltmak için hayvanların sol lateral yatırılıp işlemin gerçekleştirilmesi önerilmektedir. Bu hastalarda da mesanenin gerilmesi kaynaklı rahatsızlıkların giderilmesi için köpeklerde 3-5 ml, kedilerde ise 2-3 ml lidokain sondadan mesane içine verilebilir. Ayrıca bu hastalar da çekimden önce 12-24 saat aç bırakılmalı ve 4 saat önce lavman yapılmalıdır. Yine gerekli ise işlemden 1 saat önce bir su bazlı lavman daha yapılıp, kolonun boş olduğundan emin olduktan sonra işleme başlanılmaldır.

§ Üretrografi

Üretranın sitriktürleri (darlıkları), kitleleri, üretra taşları ve yırtıklarının tespiti için kullanılan bir yöntemdir. Bunlar dışında perineal fıtıklarda mesanenin konumunun tespiti, travmalar sonrası mesane rupturu varlığının tespiti ve abdominal fıtıklarda mesane veya üretranın iatrojenik rupturuna yol aömadan fıtıklaşan organların tespiti için faydalı bir tekniktir. Negatif, pozitif ve çift kontrast sistografiden farklı olarak sonda mesaneye kadar ilerletilmez. Erkek hayvanlarda penis ucundan sokulan sonda üretranın başlangıç kısmında tutulur ve hayvanın büyüklüğüne göre kedilerde 5 ml, küçük köpeklerde 10 ml , orta boy köpeklerde 20 ml ve dev ırklarda 30 ml pozitif kontrast iyonik ya da nan-iyonik kontrast madde enjekte edilir. Enjeksiyon bitmeden ışınlama yapılması daha iyi görüntüler elde edilmesini sağlayabilir. Dişi hayvanlarda üretra ancak genel anesteziye alınan hastalarda 1 ml/kg dozda iyonik ya da nan-iyonik kontrast maddenin vestibulum vajinaya sokulan ve balonu şişirilmiş bir foley kateterinden verilmesi ile gerçekleştirilir. Dişi hayvanlarda vajina kontrast madde ile dolduktan sonra orifisyum üretra eksternadan üretra ve mesaneye doğru kontrast madde geçişi olur ve bu sayede üretrogram fazı oluşur ve üretra değerlendirilebilir. Bu işlem retrograd pozitif kontrast vajino-üretrografi olarak bilinir. Bu işlem öncesinde foley kateteri veya kullanılacak diğer tip sondaların içinin tamamen pozitif kontrast madde ile doldurulmuş olması gerekir. Bunun nedeni oluşabilecek hava kabarcıklarının üretra taşı olarak yanlış yorumlanmasına yol açabilecek olmasıdır. Kontrast çekim lateral, ventro-dorsal veya gerekli ise oblik pozisyonlarda yapılmalıdır. Hastalar yine 12-24 saat aç bırakılmalı ve işlemden 4 saat önce lavman yapılarak kolon boşaltılmalıdır.

§ Fistülografi

Fistüller içinden sürekli bir akıntı gelen iyileşmeyen kanal yapısında yaralardır. Bir salya bezinin akıtıcı kanalının tıkanması sonucu salyanın kendine başka bir yol bulması, kemiğin şiddetli enfeksiyonlarında oluşan patolojik akıntının deride bir delik oluşturup kendini drene etmesi, bir ölü ya da yabacı dokunun sürekli vücuttan atılması reaksiyonu olarak karşımıza çıkar. Deride içinden faklı karakterde sıvı gelen bir delik görüntüsü vardır. Fistüllerin kaynağını tespit etmek için fistül deliğinden içeri bir sonda sokulur. Eğer foley kateteri kullanılabilecek bir alansa fistül deliğinden sokulan foley kateterinin balonu şişirilerek dışarı kontrast madde kaçağı olmasının önüne geçilir. İyonik ya da nan-iyonik kontrast madde sondadan içeri verilerek, lezyonun bulunduğu yere göre en az 2 farklı pozisyonda röntgenler alınarak fistülün kaynaklandığı nokta tespit edilmeye çalışılır.

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde x ışınlarının girişi yönleri, röntgen pozisyonlarını ifade etmek için doğru terminolojik bilgi, kontrast radyografi tekniklerini öğrendik.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Radyografik pozisyon ne demektir ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Röntgen tüpünün hastaya uzaklığı

(B) Röntgen masasının hastaya uzaklığı

(C) X ışınlarının penetrasyon özelliği

(D) Bölgenin kaset üzerine doğru yerleştirilmesi

f) Bölgenin kalınlığı

Cevap-1 :

Bölgenin kaset üzerine doğru yerleştirilmesi


Soru-2 :

Bir atta ön ekstremitenin dorso-palmar radyografisi istenmişse: Röntgen tüpü ve kasetin konumları nasıl olur ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Tüp medialde kaset lateralde

(B) Tüp lateralde kaset medialde

(C) Tüp dorsalde film ventralde

(D) film dorsalde tüp ventralde

(E) Tüp ön yüzde kaset arka yüzde

Cevap-2 :

Tüp ön yüzde kaset arka yüzde


Soru-3 :

Bir köpekte ön ekstremitenin kranio-kaodal röntgeni istenmiş ise: Röntgen tüpü ve kasetin konumları nasıl olmalıdır ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Tüp ön yüzde kaset arka yüzde

(B) Tüp medialde kaset lateralde

(C) Tüp dorsalde film ventralde

(D) Film dorsalde tüp ventralde

Tüp lateralde kaset medialde

Cevap-3 :

Tüp ön yüzde kaset arka yüzde


Soru-4 :

Bir kedide abdomenin ventro-dorsal pozisyonda röntgeninin çekilmesi istenmişse, röntgen cihazı, hastanın abdomeni ve röntgen kasetinin konumları nasıl olur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Hasta yüz üstü yatar, röntgen tüpü dorsalde film abdomenin ventralinde konuşlanır

(B) Hasta sağ lateral pozisyonda yatar, röntgen tüpü dorsalde film abdomenin sol lateraline konuşlanır

(C) Hasta sol lateral pozisyonda yatar, röntgen tüpü dorsalde film abdomenin sağ lateraline konuşlanır

(D) Hasta sırtüstü pozisyonda yatar, röntgen tüpü sağ lateralde film abdomenin sol lateraline konuşlanır

(E) Hasta sırtüstü pozisyonda yatar, röntgen tüpü dorsalde film hastanın ventraline torakolumbal omurlara bitişik konuşlanır

Cevap-4 :

Hasta sırtüstü pozisyonda yatar, röntgen tüpü dorsalde film hastanın ventraline torakolumbal omurlara bitişik konuşlanır


Soru-5 :

Genel bir tanımlama yapılırsa röntgende kontrast prosedürlerin hangi maksatla kullanıldığı söylenebilir ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Akademik çalışmalar için

(B) Deneysel çalışmalar için

(C) X ışınlarının penetrasyon gücünü test etmek için

(D) Röntgen cihazlarının kalibrasyonu için

(E) Yumuşak doku lezyonlarının daha görünür hale getirilmesi için

Cevap-5 :

Yumuşak doku lezyonlarının daha görünür hale getirilmesi için


Soru-6 :

Hangi doku, organ veya sistem için kontrast görüntüleme yöntemlerinden faydalanılır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) İntraabdominal yağ doku

(B) Mezenterium

(C) Omentum

(D) Üriner sistem

Kas dokusu

Cevap-6 :

Üriner sistem


Soru-7 :

Pozitif ve negatif kontrast maddelerle ilgili doğru bilgi verilen şıkkı işaretleyiniz?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Hava negatif kontrast verir

(B) Karbondioksit pozitif kontrast verir

(C) Oksijen pozitif kontrast verir

(D) Baryum sülfat negatif kontrast verir

İyotlu kontrast maddeler negatif kontrast verir

Cevap-7 :

Hava negatif kontrast verir


Soru-8 :

İntravenöz pyelografi en çok hangi hastalığın tanısı için kullanılan bir kontrast radyografik görüntüleme işlemidir ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Gastro-intestinal yabancı cisimler

(B) Gastro-intestinal tıkanıklıklar

(C) Gastro-intestinal perforasyonlar

(D) Ektopik üreter tanısı

Gastro-intestinal invaginasyonlar

Cevap-8 :

Ektopik üreter tanısı


Soru-9 :

Çift kontrast sistografinin endikasyonları nelerdir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Böbrek taşlarının tanısı

(B) Mesanenin tümörleri ve radyolusent taşlarının tespiti

(C) Fistüllerin güzergahlarının tespiti

(D) Lenf damar ağının görüntülenmesi

Gastro-intestinal tıkanıklık tanısı

Cevap-9 :

Mesanenin tümörleri ve radyolusent taşlarının tespiti


Soru-10 :

Gastro-intestinal sistemde (mide veya bağırsakta) bir yırtık olduğunda şüphe ediliyorsa ağızda içirilerek asla kullanılmaması gereken kontrast madde hangisidir ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) İyotlu kontrast madde

(B) İyotsuz kontrast madde

(C) Baryum sülfat

(D) Helyum

Karbondioksit

Cevap-10 :

Baryum sülfat


5. Bilgisayarlı Tomografi ve Manyetik Rezonans Görüntüleme



Giriş 

Günümüzde ileri görüntüleme teknikleri olarak kabul edilen bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) üniversitelerin radyodiagnostik bölümlerinde yerini almaya başlamıştır. Bazı özel merkezlerde küçük hayvan hekimliği alanına yönelik olarak BT ve MR cihazları da çalıştırılmaktadır. Bu cihazların ne tip lezyonların görüntülemesi için önerildikleri, avantaj ve dezavantajlı yönleri hakkında bilgiler bu bölümde aktarılacaktır.

5.1. Bilgisayarlı Tomografi (Bt) 

Tomografi eski Yunanca TOMO (kesit) ve GRAPHY (görüntü) kelimelerinin birleştirilmesinden oluşturulmuştur. Bu manada bilgisayarlı tomografi ‘bilgisayalı kesit görüntüsü’ olarak da tanımlanabilir. X ışını demetleri ilk jenerasyonda kalem şeklinde sonraki jenerasyon tomografi cihazlarında yelpaze şeklinde ama ince hatlar olarak gönderilir ve kesitsel görüntüler oluşturulur. Röntgende organ ve dokuların görüntülerinin birbirinin üzerine düşmesi durumu bilgisayarlı tomografide yaşanmaz. Röntgenle kıyaslandığında daha ayrıntılı görüntüler oluşur. Gantri denilen tomografi cihazı kısmı içine yatırılan hastanın çevresinde bir röntgen tüpü ve onun tam karşısında dedektörler dönerek absorbsiyon/atenüasyon sonucu oluşan elektriksel sinyaller bilgisayar ve yazılımlarla gri renk tonlarına dönüştürülerek görüntü elde edilir. 

5.1.1. Röntgenle Bilgisayarlı Tomografi Arasındaki Farklılıklar 

Röntgenle bilgisayarlı tomografinin (BT) ortak yanı görüntü elde edilmesi için her 2 yöntemde de x ışınlarının kullanılmasıdır ve her ikisi de transmisyon prensibi ile çalışır. Ancak X ışınları örneğin bir kranium röntgeni çekilirken çok sayıda farklı kemiğin görüntülerinin film üzerine düşmesi yani süperpozisyon problemini karşımıza çıkarmaktadır. Aralarında pek yoğunluk farkı olmayan kemik yapıların görüntüleri birbiri üzerine düşmekte bu da bölgenin değerlendirilmesini zorlaştırmaktadır. BT ‘de kesitsel görüntü elde edildiği için bu problem aşılmıştır. İkinci olarak röntgen görüntüleri; kullanılan filmler, kasetler, banyo solüsyonları, banyo solüsyonlarının ısısı, karanlık oda, eğer dijital kasetle kullanılıyorsa fosfor plakların eskimesi, çizilmesi gibi birçok faktörden etkilenir. Bu dezavantajlar BT ‘de yoktur.

5.1.2. Bilgisayarlı Tomografide Kesitler ve Görüntü Rekonstrüksiyonu: 

BT cihazları ile yapılan görüntülemede genellikle aksiyal düzlemde/planda kesitler alınabilmektedir. Aksiyal plan BT ‘de temeldir. Aksiyal düzlem, vücudun uzunlamasına ekseni baz alındığında organizmanın kaodalden kraniale ya da kranialden kaodele doğru kesitlere bölünmesidir. BT cihazlarında dorsalden ventrale ya da ventralden dorsale (koronal kesitler/koronal plan) ve lateralden mediale, medialden laterale ya da lateralden laterale kesitler (sagital kesitler/sagital plan) bilgisayar yazılımı sayesinde oluşturulabilmektedir. Ayrıca yeterli sıklıkta kesitler alındığında 3 boyutlu görüntüler üretilebilmektedir. Bu işlemler görüntü reformasyon ya da rekonstrüksiyonu olarak tanımlanmaktadır.

5.1.3. Bilgisayarlı Tomografide Görüntü Oluşumu 

Piksel kelimesi dijital fotoğrafçılıkla birlikte hayatımıza girmiş bir terim ve aslında piksel/megapiksel ne kadar artarsa o kadar iyi çözünürlükte görüntü elde edildiği hepimizin malumu. BT ‘de ise örneğin bir toraks görüntülemesi yapıyorsak ve 256×256 çözünürlükte olacak dersek buradan elde edeceğimiz görüntünün 256 ×256 = 65536 küçük kareden oluşacağı anlaşılır. Eğer çözünürlük 512 × 512 olacak olursa bu 2 sayının çarpımı olan 262144 küçük kareden görüntü oluşacağı anlaşılır. Aynı büyüklükte bir alanı 60 bin kareye değil de 260 bin kareye bölersek neredeyse 4 kat daha fazla ayrıntı elde ederiz ve görüntü kalitesini arttırabiliriz. Günümüzde 1024 × 1024 çözünürlükte BT cihazları mevcuttur. BT ‘de fotoğraftan farklı olarak görüntülenen dokuların kalınlığı da devreye girer. BT cihazlarında 1mm den 12 mm ‘ye kadar farklı kalınlıklarda kesitler almaya müsaade edilmektedir. Eğer çözünürlük değerini kesit kalınlığı ile çarparsak o zaman ‘voksel’ değerini elde etmiş oluruz. Piksel bir kare iken voksel bir dikdörtgenler prizması şeklinde bir alandır.

Voksel = Piksel × kesit kalınlığı

Örn: V= 256 ×256 × 2 =131072

X ışınları dokulardan geçerken abzorbsiyona uğrayarak zayıflarlar. Buna attenuasyon denir. Dedektörlerin algıladığı abzorbsiyona uğramış, zayıflamış X ışınlarıdır. Kemik doku, x ışınlarının çoğunu absorbe eder ve detektöre penetrasyon özelliği azalmış x ışını ulaşır. Akciğer dokusu ise kemik dokudan farklı olarak hava ile dolu olduğu için X ışınlarını çok daha az abzorbe eder ve çok daha az zayıflamış x ışınları detektöre ulaşır. Kemik doku ile hava dolu akciğer dokusundan geçen X ışının dedektörde oluşturacağı etki farklı olur. Bu farklı etki BT ‘de farklı bir rakamla ifade edilir. BT ‘de görüntü siyahla beyaz arasındaki gri tonlarda oluşturulduğu için her bir rakam aslında grinin bir tonudur. BT ‘nin mucidi Godfrey Hounsfields bu rakamlara kendi ismini vermiştir. Hounsfield Unit (HU) olarak adlandırılan bu sayılar -1000 ile +1000 arasında değişir. Hava -1000, yoğun kemik +1000 su ise 0 gibi bir değere denk gelir. Aslında BT ‘de görüntü işlemcisi ve bilgisayar suyun Hounsfield değerini ‘0’ kabul ederek bir genelleme yaparlar. Bazı kaynaklarda artı değerin, +3000 e kadar çıktığını da söylemektedir. Yağ doku ortalama -80 HU, yumuşak doku +30-40 HU civarında değerler alır.

BT ‘de yüzlerce hatta binlerce HU değerinin var olması demek, o sayıda gri tonun da var olduğu anlamına gelmektedir. Ancak insan gözü bu kadar çok gri tonu tek tek ayıramaz. Her 40-60 bazen daha fazla HU değişiminde gözümüz ton farkını ayırt edebilmektedir. İki doku arasında 30-40 HU gri ton farkı varsa gözümüz bunu ayırt edemez ve gözümüz her 2 dokuyu aynı gri tonda (izodens) görür. Beynin gri ve beyaz cevherleri arasındaki HU farkı az olduğu için BT ‘de -1000 ila +1000 gibi geniş bir aralıkta yapılacak inceleme bu iki dokunun izodens görünmesi anlamını taşıyacaktır. Bu sorunu ortadan kaldırmak için ‘Pencereleme’ (windowing) özelliği geliştirilmiştir. Bir örnekle açıklamak gerekirse yumuşak doku incelemesi yapacağımızı varsayalım. Normalde +30 - +40 civarı HU ‘e denk gelen yumuşak dokuları -1000 ila +1000 değil de -100 ila +200 HU arasında bir pencerede incelersek gözümüz grinin tonlarını daha hassas bir şekilde ayırabilir ve patolojiler görünür olabilir. Burada bahsettiğimiz -100 ila +200 arası pencere genişliğidir (window with: WW). Pencere genişliğinin üzerindeki yapılar beyaz, altındaki yapılar ise siyah renk içinde görünmez hale gelir. Eksi 100 ila +200 arasında ise toplam 300 HU vardır. Bu 300 HU ‘nun 2 ye bölünmesi sonucu 150 sayısı elde edilir. Bu 150 sayısı -100 ‘e eklendiğinde sonuç +50 olacaktır. İşte bu +50 değeri pencere seviyesi (window level: WL) olarak isimlendirilir.  BT ‘de beyin, kemik doku, abdomen vs. çeşitli pencereleme genişlikleri yazılım içerisinde sunulur ve ilgili bölge incelemesinde seçilerek kullanılabilir.

5.1.4. Bilgisayarlı Tomografinin Klinikte Kullanım Alanları: 

BT yer kaplayan lezyonların (tümör, apse, hematom gibi) görüntülenmesinde primer görüntüleme yoludur. Merkezi sinir sisteminin görüntülenmesinde en üstün yol MR olsa da, acil bir kafa travması ile gelen hastada beyin kanaması varlığı en iyi ve kısa yoldan kontrastsız BT ile tespit edilir. Ayrıca kafatası kemikleri ve omurga kemikleri kırık ve lezyonları için de BT, MR ‘a kıyasla daha üstündür. Gaz ile dolu akciğerler için kullanılabilecek en üstün görüntüleme yolu BT dir. Batında tümör şüphesi varsa kontrast BT tercih edilebilir. BT anjiyo sayesinde damar tıkanıklıklarının lokalizasyonu tespit edilebilir. Tümör evrelemesi için de BT ‘den faydalanılır.

Diğer yandan kraniumdaki kemik dokular röntgenle de görüntülenebilmekle birlikte BT bize farklı planlarda inceleme yapma imkanı sağlayarak lezyonların tanısını kolaylaştırır. Aslında görüntüler, dokulardan X ışını geçirilerek elde edildiği için röntgenle kontrast benzerlikler mevcuttur. Hem röntgen hem de BT ‘de akciğerler siyaha yakın (hipodens), kemik ise beyaza yakın (hiperdens) kontrast verir. Bazı durumlarda özellikle 2 doku kıyaslanırken kontrastlanmaları birbirine çok yakın ya da denk ise izodens tanımı da kullanılır. BT ‘de yağ doku özellikle abdominal organlar için görüntü kalitesini arttıran bir etmendir. Kilolu veya obez bir hastanın batın BT ‘sinde organlar, yağ dokunun oluşturduğu kontrast nedeniyle zayıf bir insana kıyasla daha net gözükürler. Röntgende dezavantaj olabilen fazla kilo ve doku kalınlığının artması BT ‘de bir avantaja dönüşür. 

5.1.5. Bilgisayarlı Tomografide Kontrast Madde Kullanımı 

BT incelemelerinde iyotlu/iyotsuz kontrast maddeler yaygın olarak kullanılırken röntgenden farklı olarak çok yoğun olan baryum sülfat BT ‘de sindirim sistemi görüntülenmesinde kullanılmaz. Beyinde hematom tespiti yapılacaksa kontrast verilmemelidir çünkü hematom maskelenebilir. Ancak batın travmaları ve kitle şüphelerinin tamamında kontrast madde kullanılmalıdır. Karaciğer incelemelerinde kontrastlanmanın hepatik arter - portal ven – parankim sırasıyla olacağı akılda bulundurulmalıdır. Akciğerlerde ise bir damar anomalisi araştırılmayacaksa kontrastsız çekim yapılmalıdır.

5.2. Manyetik Rezonans Görüntüleme (Mrg) 

Emisyon prensibi kullanarak görüntü oluşturulan bir tekniktir. Enerji ve obje aynı tarafta aynı yerdedir. Objenin potansiyel enerjisi kullanılarak oluşturulan sinyaller obje dışındaki detektörlerce algılanır ve görüntü oluşturulur. Görüntü oluşumu için X ışınına ihtiyaç yoktur, abzorbsiyon söz konusu değildir, iyonizasyon yoktur. Nükleer manyetik rezonans tanımlaması ile insan vücudunun ilk kimyasal görüntülemesi ve kötü huylu tümörlerin MRG ile ayrımı 1977 yılındaki çalışmalarla başlar. Tıp, BT ve Manyetik rezonans (MR) görüntüleme tekniklerinin sunduğu ayrıcalıklara fizik bilimindeki ilerlemeler sayesinde ulaşmıştır.

5.2.1. Manyetik Rezonans Görüntüleme Fiziği 

Potasyum (39K), Sodyum (23 Na) ve fosfor (31P)  gibi atomların, çekirdeklerindeki proton veya nötron sayılarından biri tektir. Bu nedenle atom numaraları da tektir. Tek atom numaralarına sahip atomların çekirdeklerindeki protonlar kendi etraflarında dönerler, buna ‘spin’ hareketi adı verilir. Bu atomlar spin hareketini bir düzlemde, bir yöne doğru yaparlar (örneğin kuzey-güney düzleminde kuzeye doğru). Vücudumuzda milyarlarca atom numarası tek atom, farklı yönlerde dönmekte ve farklı yönlerde dönerken çevrelerinde manyetik bir alan oluşmaktadır. Ortaya çıkan yükten etkilenmememizin nedeni, bu milyarlarca atomun farklı yönlere döndükleri için güç ve doğrultuları toplandığında sonucun sıfır çıkmasıdır. Vücut bu düzen içinde çalışır. MRG ‘de faydalanılan asıl atom, hidrojen (1H) atomudur. Çünkü H yağ ve suyun içinde vardır ve tek protondan ibaret olduğu için güçlü manyetik alana sahiptir. H atomu nötron içermediği için, MRG ‘de görüntü kaynağı protonlardan elde edilen sinyaller olarak kabul edilir ve tanımlanır. 

Spin hareketi yapan proton açısal ve manyetik momente sahiptir ve küçük bir mıknatıs gibi davranır. Eğer bunlar daha büyük bir manyetik alana sahip bir mıknatıs içerisine konurlarsa (ki bu mıknatıs MR cihazının süper iletken magnetidir günümüzde) o zaman bu mıknatısın manyetik alanına paralel ya da antiparalel olarak dizilirler. MR cihazının magneti 0,3 tesla yerine 1,5 tesla gücünde olursa daha çok proton spin hareketini manyetik alanla aynı yönde yapacak ve daha yüksek MR sinyali elde edilecektir.

Manyetik alan içerisine konan protonların manyetik alanın ekseni etrafında hem de kendi ekseni etrafında dönmesine presesyon hareketi adı verilir. Çekirdeğin presesyon hareketi, Larmor frekansı denilen karakteristik bir hızda gerçekleşir. Larmor frekansı protonlar için 42,58 Megahertz/Tesla dır. Başlangıçta protonlar farklı yönlere doğru spin hareketini yapıyordu, manyetik alanda manyetik alanla aynı yönde dönmeye başladılar. Üçüncü aşamada eğer manyetik alan yönünde dönen protonlara uygun frekansta (Larmor frekansı) bir radyo dalgası gönderilirse protonlar uyarılır ve daha yüksek enerjili bir boyuta geçerler ki buna rezonans adı verilir. Presesyonda MR ‘ın manyetik alanı ile paralel doğrultuda dönen protonların, uygun radyofrekans (RF) uygulaması ile rezonansa geçmeleri, manyetik alanın doğrultusundan sapmaları manasına gelir. RF ‘ın süresine göre protonlar 90 – 180 dereceye kadar manyetik alan vektöründen sapabilirler. RF uygulaması sonlandırıldığında protonlar RF ile yüklendikleri enerjiyi saçarak presesyon konumuna geri dönerler. Presesyona geri dönmeleri için geçen süre T1, defaze olma süreleri (RF ile yüklendikleri enerjinin saçılarak bitme süresi) T2 süresi olarak tanımlanır. T1 her zaman T2 den daha uzun sürer. T1 relaksasyonu 0,5-5 saniye arasında, ilk T2 relaksasyonu ise 100-300 milisaniye arasında gerçekleşmektedir. Burada rezonanas için uygulanan RF ‘ın sadece bir kez uygulandığı anlaşılmamalıdır. Zira RF dalgaları aralıklı olarak gönderilir. İki RF dalgası gönderilmesi arasında geçen süre TR olarak isimlendirilir. Başka bir nokta ise presesyona geri dönen protonların tamamen defaze olmalarını beklemek gerekmemesidir. Protonlar defaze olurken yansıyan RF dalgalarını dinleme süremiz TE olarak isimlendirilir. TR ve TE sekanslarında yapılan ayarlamalar ile farklı görüntü elde etme protokolleri oluşturulabilir ki bunlara puls sekansları adı verilir.  

5.2.2. MR ‘da Görüntü Oluşumu 

MR ‘da görüntü, toplanan sinyallerle oluşturulmaktadır. Oluşacak sinyalin miktarı sinyale katılan proton yoğunluğundan etkilenecektir. Aynı zamanda T1 veT2 süreleri de dokudan dokuya farklılık gösterecektir. Kas, beyin, beyin omurilik sıvısı, dalak, karaciğer ve yağ doku gibi birçok dokunun farklı güçteki manyetik alanlar (0,3 – 4 Tesla) içerisindeki T1 ve T2 değerleri zaten bilinmektedir. Bu noktada iki RF arasındaki süreyle (TR) ve oluşan sinyali dinleme süreleriyle (TE) oynayarak MR görüntüleri elde edilir.

Beyinin MR görüntülemesi üzerinden puls sekanslarını açıklamaya çalışalım. Beyin dokusunun gri ve beyaz cevherinin RF değerleri T1 için yaklaşık 500-800 T2 için ise 75-90 arasında değişir. Suyun T1 ve T2 değerleri ise 2000 msn civarında ve beyin dokusundan belirgin olarak çok daha uzundur. Biz TR ve TE değerlerini kısa tutarsak (TR: 600 milisaniye, TE: 25 milisaniye)  suyun protonları T1 değeri uzun olduğu için ikinci bir RF dalgası gönderildiğinde (ki bu örnekte 600 msn sonra) geri dönmemiş olacaklar ve böylece hiçbir sinyal üretilemeyecek ve su olması gereken yerler siyah renkte (hipointens) gözlenecektir. Bu sekansta TE değerinin 25 msn olduğu için sinyal bitiş süreleri arasında bir farklılık olmayacak ve görüntünün tamamı T1 ağırlıklı olarak oluşacaktır.

Eğer yine beyin dokusu incelenirken TR değeri 2000 msn, TE değeri ise 100 msn üzerinden inceleme yapılırsa hem su hem de beyin dokusundaki protonların yerlerine dönmesi için yeterli süreye sahip olduğu görülür. T1 süresinin görüntü üzerine bir etkisi olmaz. Ancak TE değerimizin 100 msn olması sinyali geç dinlememiz anlamına gelir ve TE değeri yüksek olan su daha fazla sinyal verecek, T2 ağırlıklı görüntü oluşacak ve su parlak (hiperintens) görülecektir. Beyin dokusunda bahsi geçen su aslında beyin omurilik sıvısı (BOS) tur. BOS T1 ağırlıklı görüntülerde siyah, T2 ağırlıklı görüntülerde beyaz görülecektir.

MR görüntülemede TR ve TE değerleri değiştirilerek ayrıca proton ağırlıklı, yağ baskılı vs. birçok puls sekansı oluşturulmuştur.

5.2.3. MRG 

MR cihazlarının gantrisi içinde süperiletken teller ve onları soğutmak için sıvı helyum doldurulan depolar vardır. Bunlar protonları presesyona getirir. RF sinyalleri gönderen kısımlar koil olarak ta isimlendirilir ve vücut koili, kafa koili vb. birçok farklı koil çeşidi ilgili vücut bölgesini sarar. RF koiller sinyal gönderip protonlardan alınan sinyalleri merkezi bilgisayar sistemine iletirler. Gradient sargılar ise aksiyal, koronal ve sagital planda görüntü oluşturmak için vardır. Gradient sargılarda x,y ve z düzleminde sargılar mevcuttur. MR görüntülemede her 3 plan için eş zamanlı çalışma yapılır, BT de olduğu gibi alınan aksiyel kesitler koronal ve sagital kesitlere rekonstrükte edilmez. Bu Mr için bir dezavantajdır çünkü küçük bir hareket tüm planlardaki görüntülerin bozulmasına neden olur. Bunlar dışında anakartlar ve görüntü işleme bilgisayarları MR cihazının diğer bileşenleridir.

5.2.4. MRG ‘nin Klinikteki Yeri 

Merkezi sinir sisteminde omurilik ve beyin lezyonları için en iyi görüntüleme tekniğidir. Sadece beyin kanamaları, hematom ve kalsifikasyonları için BT ‘den faydalanılmaktadır. Mr ayrıca anjiyografi için yaygın olarak kullanılır. Yine spor hekimliğinde de faydalanılan bir yöntemdir. Özellikle kaslar, tendolar ve ligamentlerin kemikle komşuluk yapan kısımları MR ‘da çok net şekilde gözlenebilir. Kas, tendo ve ligament hasarları tecrübeli bir göz tarafından kolayca tespit edilebilir.

 


Bölüm Özeti

BT ve MRG ‘nin çalışma prensipleri, kullanım alanları ve görüntü oluşumu ile ilgili bilgileri öğrendik.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Röntgen ve BT ile ilgili bir benzerlik ve bir farklılığını birarada doğru olarak verildiği şıkkı bularak işaretleyiniz?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Benzerlik her 2 görüntülemede de ultrason dalgalarının kullanılması, farklılık ise BT ‘de sürepozisyon oluşmasıdır

(B) Benzerlik her 2 görüntülemede de radyofrekans dalgalarının kullanılması, farklılık ise BT ‘de sürepozisyon oluşmasıdır

(C) Benzerlik her 2 görüntülemede de x ışınlarının kullanılması, farklılık ise röntgende oluşan sürepozisyonun BT ‘de oluşmamasıdır

(D) Benzerlik her 2 görüntülemede de x ışınlarının kullanılması, farklılık ise BT ‘de sürepozisyon oluşmasıdır

Benzerlik her 2 görüntülemede de gama ışınlarının kullanılması, farklılık ise BT ‘de sürepozisyon oluşmamasıdır

Cevap-1 :

Benzerlik her 2 görüntülemede de x ışınlarının kullanılması, farklılık ise röntgende oluşan sürepozisyonun BT ‘de oluşmamasıdır


Soru-2 :

BT ‘de temel plan hangisidir ve rekonstrüksiyonla hangi planlarda kesitler elde edilebilir ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Temel plan koronal plandır. Rekontrüksiyonda lateral ve medial planlar elde edilir

(B) Temel plan aksiyal plandır. Rekonstrüksiyonda koronal ve sagital planlar elde edilir

(C) Temel plan sagital plandır. Rekonstrüksiyonda koronal ve rostral planlar elde edilir

(D) Temel plan rostral plandır. Rekonstrüksiyonda dorsal ve ventral planlar elde edilir

Temel plan sagital plandır. Rekonstrüksiyonda palmar ve plantar planlar elde edilir

Cevap-2 :

Temel plan aksiyal plandır. Rekonstrüksiyonda koronal ve sagital planlar elde edilir


Soru-3 :

BT ‘de pencerelemeye neden ihtiyaç duyulur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) İnsan gözünün binlerce gri tonu algılamasının mümkün olmaması nedeniyle

(B) Sonraki MR çekimleri için hastaya spesifik parametrelerin tespiti için

(C) Ortamda biriken sekonder radyasyonun uzaklaştırılması için

(D) Hastaların kapalı alan fobisinin giderilmesi için

Sadece beyin dokusunun görüntü kalitesini yükseltmek için

Cevap-3 :

İnsan gözünün binlerce gri tonu algılamasının mümkün olmaması nedeniyle


Soru-4 :

Voksel ile ilgili aşağıda aktarılan bilgilerden yanlış olanın yer aldığı şıkkı işaretleyiniz?

(Çoktan Seçmeli)

(A) BT ‘de pikselin kesit kalınlığı ile çarpılması sonucu elde edilir.

(B) 2 boyut içeren bir kavram değildir

(C) 3 boyut içeren bir kavramdır

(D) Kesit kalınlığından etkilenir

(E) Ters koni şeklinde bir alandır

Cevap-4 :

Ters koni şeklinde bir alandır


Soru-5 :

BT ‘nin primer kullanım alanları ile ilgili yanlış bilgi içeren şıkkı işaretleyiniz?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Beyin kanamaları

(B) Omurilik lezyonları

(C) Kemik lezyonları

(D) BT anjiyo

Yer kaplayan lezyonlar

Cevap-5 :

Omurilik lezyonları


Soru-6 :

MRG hangi görüntüleme prensibine göre çalışır ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Refleksiyon

(B) Transmisyon

(C) Penetrasyon

(D) Eko-intenzasyon

(E) Emisyon

Cevap-6 :

Emisyon


Soru-7 :

MRG hangi lezyon şüphesi varlığında primer olarak tercih edilmez?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Beyin kanaması şüphesi

(B) Tendo hasarı şüphesi

(C) Omurilik lezyonları şüphesi

(D) Beyin tümörü şüphesi

Damar tıkanıklığı şüphesi

Cevap-7 :

Beyin kanaması şüphesi


Soru-8 :

MRG ‘nin görüntü planlarının oluşturulması açısından BT ‘den bir farkı var mıdır ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Yoktur

(B) Vardır, 2 planda görüntü oluşturulur

(C) Vardır, 3 planda görüntü oluşturulur, rekonstrüksiyona gerek yoktur

(D) Vardır, tek planda görüntü oluşturulur

Vardır, MR ‘da koronal plan yoktur

Cevap-8 :

Vardır, 3 planda görüntü oluşturulur, rekonstrüksiyona gerek yoktur


Soru-9 :

MRG ‘de görüntü eldesi için hangi özellikteki atomlar hangi nedenle kullanılırlar ?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Atom numarası tek olan atomlar, H atomu

(B) Atom numarası çift olan atomlar, Na atomu

(C) Atom numarası çift olan atomlar, P tomu

(D) Atom numarası çift olan atomlar, Mn atomu

Atom numarası tek olan atomlar, Mo atomu

Cevap-9 :

Atom numarası tek olan atomlar, H atomu


Soru-10 :

MRG cihazının Tesla değerinin daha büyük olmasının ne önemi vardır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Daha düşük MR sinyali elde edilir

(B) Manyetik alan yönünde dönen proton sayısı azalır

(C) Mıknatısın çekim gücü düşer

(D) Daha yüksek bir MR sinyali elde edilir

Görüntü oluşma süresi 4 katına çıkar

Cevap-10 :

Daha yüksek bir MR sinyali elde edilir


6. Ultrasonografi (usg)



6.1. Ultrasonografi 

Ultrasonografi veteriner hekimlik klinik uygulamalarının temel teşhis araçlarından biridir. Yumuşak dokuların detaylı görüntülenmesine olanak sağlar. Görece pahalı olmayan, taşına bilir, her ortamda her an uygulanabilen, ionize radyasyon yaymayan, vücut içerisine müdahale gerektirmeyen, hasta tarafından iyi tolere edilen ve hasta sahibi tarafından kabul gören bir tekniktir. Tüm teknolojik cihazlarda olduğu gibi kullanımı kolay olmakla beraber ciddi bir bilgi birikimi ve deneyim gerektirir. Bundan dolayı ultrasonografik görüntü kalitesi ve elde edilen verilerin doğru yorumlanması yapan kişinin bilgi ve deneyimi ile doğru orantılıdır. Ultrasonografik anatominin iyi anlaşılması ve doğru değerlendirme öncelikle diğer tüm teşhis yöntemlerinde olduğu gibi anatominin iyi bilinmesine bağlıdır.

Ultrasonografi cihazı görüntünün yansıtıldığı monitör, ses dalgalarının üretildiği, dokuya iletimini sağlayan ve geri yansıyan ses dalgalarını alan transduser (prob) ve alınan bu ses dalgalarını işleyerek görüntü haline dönüştüren, probu kontrol eden bir bilgisayardan ibarettir.

Ultrasonografi cihazları radar gibi çalışırlar. Dokuya gönderilen ses dalgalarının bir kısmı farklı yoğunluktaki dokulardan geri yansır bir kısmı iletilmeye devam eder. Bir kısmı ise ısıya dönüşür veya dağılır. Proba geri dönen ses dalgaları kristallerdeki piezo-elektrik etki ile elektrik akımına dönüştürülür. Bilgisayar tarafından işlenen bu akımlar ekran üzerinde ultrason görüntüsü haline dönüştürülür.

 

 

Şekil 3: Piezo-elektrik çalışma prensibi

Bu bilgiler farklı şekillerde görüntülenebilir. Bunlar:

A Mode: Tek sabit bir ses demeti kullanılır. Geri dönen ses dalgalarının gücü ve mesafesinin osiloskopta gösterildiği bu teknik günümüzde kullanılmamaktadır ve değerlendirilmesi oldukça güçtür. Horizontal düzlemde gösterilen piklerin yüksekliği yansıyan ses dalgasının gücünü diyagramlar arası mesafe ise dokuların derinliğini göstermektedir.

B Mode: Brightness modulasyon denen bu sistem günümüzde yaygın olarak kullanılan, iki boyutlu gri tonlamalı görüntü elde edilen bir yöntemdir. Hatta real-time yani gerçek zamanlı görüntüler elde edilmektedir. Bu sayede kalp atımından, yavrunun hareketlerine, kan akımından, barsak hareketlerine kadar pek çok detay görüntülenebilmektedir.

M-Mode: Bu görüntüleme modu kardiyak uygulamalarda kullanılmaktadır. Dar bir ses demetinin dokuya iletilmesi ile elde edilir. Her bir yansıma ara yüzeyi bir nokta olarak ekrana yansır. Ekranda kayan bir görüntü olarak görülür. Ekranın üst kısmında B-mod görüntü yer alırken altta her bir ses atımından alınan ses dalgaları peş peşe ekrana aktarılır. Bu sayede oluşan bu form dokunun hareketini gösterir. Bu sayede kalp kasının hareketi vulvar ve  septal yapılar ve bunların durumunu detaylı olarak görmek mümkün olur. M-Mod B-Modun zamanın fonksiyonu olarak ekrana yansıması diye de ifade edilebilir. 

6.2. Ultrasonografinin Temeli 

Basit bir ifade ile ultrason kulağımızın işitemeyeceği frekansta ses dalgalarıdır. Prob içerisindeki piezo-elektrik kristallere uygulanan elektrik akımı kristalde vibrasyona sebep olur ve bu vibrasyon ses dalgaları oluşturur. Bu ses dalgalarının doku içerisindeki hızı 1540m/sn’dir. Veteriner diagnostik ultrasonografi uygulamalarında 2-12 Mhz. frekanslar kullanılmaktadır. Bizim işitebileceğimiz sesler ise 20-20000 Hz dir. Dokudan geri yansıyan ses dalgaları ise prob üzerindeki kristallerde tekrar vibrasyona sebep olur ve bu piezo-elektrik kristallerde elektrik akımı oluşturur. Geri yansıyan bu ses dalgalarının gücü oranında elektrik akımına dönüştürülür ve bilgisayarda işlenerek ekran üzerinde grinin tonları olarak gösterilir. Prob belli aralıklarla ses dalgası üretir, her bir atım arasında geri yansıyan ses dalgalarını alıp analiz eder ve gri tonlamalı iki boyutlu bir görüntü olarak ekrana yansıtılır. Ses dalgasının hasta içerisindeki dokuya gidiş ve proba dönüş zamanı geri dönen yansımanın ekranın neresinde olacağını belirler. Elbette ekranın üst kısmında olanlar proba yakın olan dokuyu ekranın daha alt kısımlarındakilerde uzak olan dokuları gösterir. Prob zamanın %0,01’ininde ses dalgasının iletimini, %99,9’ unda ise geri dönen ses dalgasının alımını sağlar. Ses frekansı artıkça dalga boyu kısalır. Bu daha ince kristallerin kullanımı ile sağlanır. Yüksek frekans daha net ve detaylı görüntü alınmasını sağlarken çok derinlere nüfuz edemez. Çünkü yüksek frekanslı sesler dokular tarafından düşük frekanslılara göre daha fazla absorbe edilirler. Bundan dolayı düşük frekanslı ses dalgaları çok iyi görüntü sağlayamaz ama daha derinlere nüfuz edebilir ve görüntü alınmasını sağlayabilirler. 

6.3. Ultrason Doku Etkileşimi 

Ultrasonografi cihazının daha verimli kullanılabilmesi, daha net, detaylı görüntü alınabilmesi ve elde edilen ultrasonografik görüntülerin iyi anlaşılabilmesi için ses dalgalarının doku ile iletişiminin iyi bilinmesi gerekmektedir. İfade ettiğimiz gibi diagnostik ultrason prob içerisindeki piezo-elektrik kristallerin belli aralıklarla vibrasyonu ile elde edilen ses dalgalarını kullanır ve bu ses dalgaları doku içerisine iletilir. Bu ses dalgaları dokuları geçerken bir kısmı daha derin dokulara doğru nüfuz eder bir kısmı ise absorbe edilir. Bu durum ses dalgasının penetrasyon derinliğini sınırlar. Elbette bu sınırlanan derinlik efektif olarak görüntülenebilen yapıları da sınırlandırır.

İletilen ses dalgası absorpsiyon, yansıma, dağılma ve kırılmaya bağlı olarak zayıflar.

Yansıma; ses dalgasının proba geri gönderilmesidir ve diagnostik görüntünün temelini oluşturur.

Absorpsiyon; ses olarak iletilen mekanik enerjinin doku içerisinde ısıya dönüştürülmesidir.

Dağılma; doku içerisinde sesin mikro yansımaları sonucu doğrultusundan sapması olarak tanımlanabilir. Bu durum çeşitli organların ekotekstürünün oluşumunu sağlar.

Kırılmaya bağlı zayıflama ise pek çok ultrasonografik artifaktların oluşumu açısından önemlidir. 

 

Şekil 4 : Dokuya gönderilen ses dalgalarının zayıflaması

Medikal ultrason ses dalgalarının geri yansımasını sağlayan dokular arasındaki akustik direnç farklılığından faydalanır. Akustik direnç dokularda farklılıklar gösterir. Bu o dokunun yoğunluğu ve dokuda ilerleyen ses dalgasının hızı ile ilgilidir. Eğer ses dalgası farklı akustik dirence sahip iki dokunun temas noktasına gelir ise bu durumda ses dalgasının bir kısmı geri yansır iken diğer kısmı daha derin dokulara doğru ilerler. Farklı akustik dirence sahip iki doku arasındaki hat akustik ara yüz olarak tanımlanır. İki doku arasındaki akustik direnç fazla ise bu akustik ara yüz farkı çok demektir ve birbirinden çok farklı iki komşu dokuda yansıma çok fazla olacaktır. Birbirine benzer yoğunlukta olan ve aralarındaki akustik ara yüz farkının düşük olduğu dokularda geri yansımalar daha düşük olacaktır. Örneğin kas ve yağ doku arasındaki yoğunluk farkı çok olmadığından akustik ara yüz farkı düşüktür burada geri yansıma oranı %0,94 dur. Kemik ve yağ doku arasındaki yoğunluk farkı ve dolayısı ile akustik ara yüz farkı fazladır burada yansıma oranı %49 dur. Hava ise çok düşük akustik dirence sahiptir. Doku ve hava ara yüz farkı da bu sebeple çok fazla olduğundan burada da yansıma %100 seviyesinde olur. Burada kısaca hava ve kemik gibi yapıların arkasındaki dokuların görüntülenmesi veya içi gaz dolu organların değerlendirilmesi ultrasonografi ile sağlıklı bir şekilde yapılamaz.  

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde ultrasonografinin ne olduğunu, hangi amaçla kullanıldığını, ultrasonun nasıl oluştuğunu, oluşan bu seslerin frekanslarının farklılıklarını ve görüntüleme üzerine etkilerini, elde edilen bu ses dalgalarını kullanarak görüntülemenin nasıl yapıldığını, üretilen ses dalgasının frekansının  görüntü kalitesi ve derin veya yüzeysel doku görüntülemedeki etkilerini, ses dalgaları ile dokular arasındaki etkileşimi, ses dalgasının dokudaki yansıma, kırılma, dağılma ve emilme gibi etkilere maruz kalması ve bunun elde edilen görüntü üzerine etkilerini, bunun dışında çoğunlukla kırılmadan kaynaklanan ve artifakt olarak ifade edilen görüntüleri, dokuları yoğunluk farkı ve buna bağlı olarak bu dokuların akustik direncini ve görüntü edinilmesindeki etkilerini, dokular arasındaki ara yüz farkı ve bunun görüntüye etkilerini öğrendik.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Ultrasonografi için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Piezo-elektrik kristallerinin oluşturduğu akım ile çalışır.

(B) Ses dalgalarının dokuya iletimi sağlanır

(C) Yansıyan ses dalgaları alınır.

(D) Ekranda iki boyutlu görüntü oluşturulur.

Hiçbiri

Cevap-1 :

Piezo-elektrik kristallerinin oluşturduğu akım ile çalışır.


Soru-2 :

Ultrason üretimi ve alımı ne ile sağlanır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kullanılan Mod ile

(B) X ışını ile

(C) Pulse- eko prensibi ile

(D) Piezo-elektrik kristaller ile

Hiçbiri

Cevap-2 :

Piezo-elektrik kristaller ile


Soru-3 :

Ultrasonografide görüntü nasıl elde edilir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Cihazdaki monitör sayesinde

(B) Ses dalgalarının üretildiği ve geri yansıyan ses dalgalarını alan prob ile

(C) Probun geri aldığı ses dalgalarını işleyen kompüter ile

(D) Tamamının beraber çalışması ile

Hiçbiri

Cevap-3 :

Tamamının beraber çalışması ile


Soru-4 :

A-Mode ultrason için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Ultrasonografide tek sabit bir ses demetinin kullanıldığı ve bunun oluşturduğu görüntüleme sistemidir

(B) İki boyutlu gri tonlamalı görüntüleme sistemidir

(C) Dar bir ses demetinin dokuya gönderilmesi ile temelde doku ve organın hareketinin görüntüleme sistemidir

(D) Hepsi

Hiçbiri

Cevap-4 :

Ultrasonografide tek sabit bir ses demetinin kullanıldığı ve bunun oluşturduğu görüntüleme sistemidir


Soru-5 :

Ultrasonografi cihazında probun tam olarak fonksiyonu nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Akustik ara yüzü oluşturur

(B) Ses dalgasını üretir

(C) Yansıyan ses dalgasının alınmasını sağlar

(D) Ses dalgasının üretimi ve dokudan geri yansıyan ses dalgasının alımını sağlar

Hiçbiri

Cevap-5 :

Ses dalgasının üretimi ve dokudan geri yansıyan ses dalgasının alımını sağlar


Soru-6 :

Probun frekansına ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kristal ince ise daha düşük frekanslı ses dalgası oluşur

(B) Probdaki piezo-elektrik kristallerin yapı ve kalınlıklarına bağlı olarak oluşturdukları farklı dalga boyundaki ses olarak tanımlanabilir.

(C) Kristal kalın ise daha yüksek frekanslı ses dalgası oluşur

(D) Hepsi

Hiçbiri

Cevap-6 :

Probdaki piezo-elektrik kristallerin yapı ve kalınlıklarına bağlı olarak oluşturdukları farklı dalga boyundaki ses olarak tanımlanabilir.


Soru-7 :

B-Mode görüntüleme nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Ultrasonografide tek sabit bir ses demetinin kullanıldığı sistemdir.

(B) Dar bir ses demetinin dokuya iletilmesi ile görüntü elde edilmesine yarayan bir sistemdir.

(C) İki boyutlu gri tonlamalı görüntü elde edilen bir sistemdir.

(D) Tek boyutlu görüntü edilen sistemdir

Hiçbiri

Cevap-7 :

İki boyutlu gri tonlamalı görüntü elde edilen bir sistemdir.


Soru-8 :

M-Mode görüntüleme nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Ultrasonografide tek sabit bir ses demetinin kullanıldığı sistemdir.

(B) Dar bir ses demetinin dokuya iletilmesi ile görüntü elde edilmesine yarayan bir sistemdir

(C) İki boyutlu gri tonlamalı görüntü elde edilen bir sistemdir.

(D) Sabit bir görüntü elde edilen sistemdir

Hepsi

Cevap-8 :

Dar bir ses demetinin dokuya iletilmesi ile görüntü elde edilmesine yarayan bir sistemdir


Soru-9 :

Probda üretilen ve dokuya iletilen ses dalgası nelere bağlı olarak zayıflar?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Emilme

(B) Yansıma

(C) Dağılma

(D) Kırılma

(E) Hepsi

Cevap-9 :

Hepsi


Soru-10 :

Akustik direnç ile ilgili ana faktör nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Yoğunluk farklılığı

(B) Ses dalgasının hızlı geçişi

(C) Dokunun yoğunluk ve kompozisyonu

(D) Ses dalgasının ekrandaki görüntüsü

Hepsi

Cevap-10 :

Dokunun yoğunluk ve kompozisyonu


7. Ultrasonografi Cihazı ve Prob



7.1. Ultrason Cihazı ve Prob Tercihi 

Veteriner klinik uygulamaları için ideal ultrasonografi cihazı tanımlanmak istenir ise; taşınabilir, dayanıklı, olabildiğince fazla gri tonlama yapabilen yani resolüsyonu yüksek, aynı zamanda mümkün olduğunca derin doku penetrasyonuna sahip, real-time, B-mode tarayıcılı ve M-mod kapasitesi de olan bir cihaz olarak tanımlanabilir.

 

 

Şekil 5 : Portabl ve sabit cihazlar

Ultrason cihazın alımında uygun probun seçimi en kritik olanıdır. Çünkü problar tip, hacim, sitil, şekil ve frekans gibi çok farklı alternatifler içermektedir. Linear, sektör, konveks ve daha alt detaylarda hazırlanmış pek çok prob mevcuttur. Linear prob da probun doku temas yüzeyinde prob boyunca yerleştirilmiş kristaller bulunur ve dikdörtgen şeklinde bir ekran görüntüsü verir. Kristallerin dizildiği bu yüzeye foot-print (parmak izi) denir. Sektör prob da çok dar bir temas alanı vardır ve elektronik veya mekanik olarak bu pencereden iletilen ses dalgalarının ekrandaki görüntüsü üçgen şeklindedir. Probun deri ile temas ettiği nokta görüntünün üst tarafındaki en dar yeri geniş olan alt taraf ise daha derin dokuları gösterir. Konveks ya da mikro konveks problarda da kristaller belli bir açı ile dar bir alanda sıralandıkları için ekrandaki görüntüde yakın alanda dar, uzak alanda ise geniş bir görüntü oluşturur. Kristallerin dizildiği alanın (foot-print) şekil ve hacmi ile probun frekansı probun vücut yüzeyinde kullanım alanlarını sınırlar. Örneğin linear probların interkostal aralıkta kardiyak çalışmalarda kullanılması çok zordur.  Özellikle kardiyak çalışmalarda kullanılmak üzere hazırlanmış problar orta veya düşük frekanslı problar olarak tanımlanırlar ve kristal dizilim yüzeyleri de küçüktür. Böylece kostalar arasına kolayca yerleştirilerek kardiyak uygulamalar yapılabilir. Günümüzde tek bir probu farklı frekans aralığında kullanmak hatta dinamik odaklama özelliği ile istenilen alanda daha net detay görüntüler elde etmek mümkün olmaktadır. Fakat bunlar biraz daha pahalı problardır.

 

Pek çok şekilde ve amaç için problar üretilmiştir. Bunlarının hepsinin bir arada kullanılması pratik olup olmamanın ötesinde ekonomikte değildir. Bu sebeple Prob seçimi klinisyenin pet hayvanları ile mi, büyükbaş hayvanlarla mı çalıştığına ve yoğunlukla hangi konularda çalıştığına bağlıdır.  Örneğin abdominal uygulama için küçük ırk köpek ve kedilerde 7.5Mhzprob yeterli olur iken orta ve iri boy köpeklerde 5Mhz prob daha iyi sonuç verecektir. Büyük baş hayvanlarda rektal uygulamalarda ise rektal uygulamaya uygun 5-7,5 Mhz lik probların kullanılması gerekmektedir. Bu şartlar altında gerek abdominal uygulama gerekse rektal uygulama için 5-7,5 Mhz dönüşümlü tek bir probun kullanılması en iyisidir. Probların şekil ve yapıları özellikle kullanım rahatlığı sağlamaktır. Bunun için eğer elde bir rektal prob var ise gerektiği durumda pet veya büyükbaş hayvan abdominal uygulamalarında veya atların tendon uygulamalarında bile kullanılabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.

7.2. Ultrason Görüntüsü ve Görüntü Kalitesinin Arttırılması 

Ultrasonografik muayenelerde anatominin iyi bilinmesi gerektiğini ifade etmiştik. Ultrason görüntüsü uygulanan bölgeden alınan ince bir kesittir ve grinin tonları olarak ekrana yansır. Onun için bu görüntüleri iyi anlamak ve bunlara ilgili terminolojileri bilmek önemlidir. Homojen bir dokuda çok fazla bir gri tonlama görülmez iken heterojen bir dokuda çok fazla gri tonlama görülür. Ekojenite dokudan geri dönen ses dalgalarının gücü ve miktarını ifade eder.

Ultrason görüntü terminolojisinden sıklıkla kullanılan terimleri şöyle sıralayabiliriz. 

Hiperekoik veya ekojenik; kuvvetli yansımanın olduğunu ifade eder ve ekranda beyaz parlak bir alan olarak görülür.

Hipoekoik; gri görüntülü bir alan oluşur. Daha ziyade kan, kas ve diğer yumuşak dokular bu şekilde yansıma verir.

İsoekoik; çevresindeki dokularla benzer yansımalar veren alanlar bu şekilde görülür.

Anekoik; ise hiçbir yansımanın olmadığı ve bu bölgenin koyu siyah görüldüğü alanlardır. İdrar kesesi gibi içi sıvı dolu yapılar bu şekilde yansıma verir.

Ultrason görüntü kalitesinin arttırılması ve görüntülenen doku veya organın net olarak görülebilmesi ve değerlendirilebilmesi için cihazın ayarlarının da iyi bilinmesi ve muayene öncesinde ve esnasında gerekli ayarlamaların yapılması gereklidir.

Kazanç/Zaman Kazanç Düzenlemesi (Gain/Time Gain Compensation);  Proba yakın dokulardaki akustik yüzeylerden geri yansıyan ses dalgaları daha uzak dokulardan yansıyanlardan daha kuvvetlidir. Bundan dolayı görüntü kalitesi bozulur. Bunun için muayene sırasında TGC butonları ile görüntü düzeltilebilir ve daha net görüntü alınabilir.

Odaklama(Fokus); özellikle incelenecek bölgeye ses demetleri odaklandırılır ise fokal zone (odaklama alanı) olarak tanımlanan bu bölge daha net olarak görüntülenir.

Derinlik Ayarı (Depth Control); pek çok kişi taramaları aşırı derin ayarı ile yapmaktadır. Bu da incelen dokunun ötesinde gereksiz olarak ekrana gelen bir alan oluşturur. Bunun için incelenecek doku eğer 4-6 cm derinlikte ise en fazla 8cm derinliğe göre ayarlanması doğru olur.

Güç(Power); enerji demetinin artmasını ve bunun sonucunda daha güçlü ekoların oluşumunu sağlar. Fakat artan bu güç daha parlak görüntüleri oluşumuna neden olur ve bir kısım detayları maskeler. Bunun için güç kontrolü detay görüntülerin alınabileceği minimum seviyede tutulmalıdır.

Resim Oranı (frame rate); ekranda saniyede kaç resmin göründüğünün ifadesidir. Eğer ekrana daha yavaş görüntü aktarımı olur ise daha net görüntü almak mümkündür. Fakat hareketli organların real-time muayenelerinde doğru hareketi ve fonksiyonu görmek gerektiğinden bu mümkün değildir.

Görüntünün kaydedilmesi,  yaygın olarak termal printer kullanılmaktadır fakat son yıllarda video kaydı ile CD veya bilgisayara kaydı da mümkündür. Termal printer kağıtları ışığa, ısıya ve suya duyarlıdır o sebeple bunlardan korunarak saklanması gerekmektedir. Video kaydının böyle bir handikapı olmadığı gibi yapılan tüm taramaları bir arada tutmak ve gerektiğinde değerlendirme avantajı sunmasıdır.

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde klinik uygulamalarda yaygın olarak kullanabileceğimiz ultrasonografi cihazlarının ne olabileceğini, bu cihazlarda kullanılan problar ve bu probların tercihinin hangi kriterlere göre yapılacağını, bu probların hangi uygulamalarda avantajlı ya da dez avantajlı olduğunu, probların yapılarına göre elde edilen görüntünün nasıl olduğunu, elde edilen görüntülere ilgili olarak değerlendirilmelerinde kullanılan terimler ve bunların anlamlarını,  görüntü kalitesinin arttırılması için cihazlardaki ayarlamaların nasıl yapılacağını ve bunlara ilgili terimleri ve elde edilen görüntülerin kayıt ve muhafaza yöntemlerini öğrendik.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Ultrasonografide prob tercihi neye göre yapılmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Çalışılan hayvan grubuna

(B) Hangi uygulamanın yapılacağına

(C) Doku veya organın derinliğine

(D) Uygulama yoluna

(E) Hepsi

Cevap-1 :

Hepsi


Soru-2 :

Foot-print’e (parmak izi) ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Foot print probda kristallerin bulunduğu alana denir

(B) Diziliş şekli ve genişliğine göre ekrandaki görüntüsü faklıdır

(C) Linear problarda ekranı kaplayan bir görüntü vardır

(D) Sektör problarda ekranda düz bir çizgi şeklindedir

Hiçbiri

Cevap-2 :

Sektör problarda ekranda düz bir çizgi şeklindedir


Soru-3 :

Büyükbaş hayvan ve kedi-köpek uygulamalarında tercih edilebilecek problara ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Pet hayvanlarında 5-7,5 Mhz problar yeterli olur

(B) Kedi ve köpeklerde sektör konveks veya linear problar kullanılabilir

(C) Büyükbaşlarda toraks uygulamalarında linear prob tercih edilir

(D) Büyükbaş Abdominal uygulamalarda 3,5-5 Mhz daha yaygın olarak kullanılır

Büyükbaş hayvanlarda rektal uygulamalarda 5-7,5 Mhz kullanılır

Cevap-3 :

Büyükbaşlarda toraks uygulamalarında linear prob tercih edilir


Soru-4 :

Ekojenite neyi ifade eder?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Ultrasondaki yoğunluk farkını

(B) Parlaklığın kontrolünü

(C) Parlak beyaz alanları

(D) Geri yansıyan ses dalgasının gücünü

Hastanın durumunu

Cevap-4 :

Geri yansıyan ses dalgasının gücünü


Soru-5 :

Ekojenik ve anekojenik yapılarla mukayase edildiğinde hiperekojenik yapılar nasıl görünür?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Daha kalın

(B) Daha parlak

(C) Daha siyah

(D) Daha gölgeli

Daha flu

Cevap-5 :

Daha parlak


Soru-6 :

Göğüs kafesinde ve kalpte yapılacak değerlendirmelerde prob seçiminde ana kriter nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Geniş yüzeyli olması

(B) Kalbi tam kaplaması

(C) İnter kostal aralıktan uygulamaya imkan vermesi

(D) Yüksek frekanslı olması

Hiçbiri

Cevap-6 :

İnter kostal aralıktan uygulamaya imkan vermesi


Soru-7 :

Ultrasonografik görüntülerin kaydı için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Isıya duyarlı printerlarla veya video kaydı alınarak

(B) Ekrandaki resmin fotoğrafını çekerek

(C) Röntgen filmine basarak

(D) Hiçbiri

Hepsi

Cevap-7 :

Isıya duyarlı printerlarla veya video kaydı alınarak


Soru-8 :

Görüntü kalitesinin arttırılmasında zaman kazanç ayarı ne fayda sağlar?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Proba uzak alanlardan yansıyan dalgaların ekranda daha net görünmesini sağlar

(B) Görüntünün kontrasını sağlar

(C) Görüntünün parlaklığını sağlar

(D) Görüntünün video gibi izlenmesine imkan verir

Görüntünün dondurulmasını sağlar

Cevap-8 :

Proba uzak alanlardan yansıyan dalgaların ekranda daha net görünmesini sağlar


Soru-9 :

Ultrasonografide kullanılan bir fonksiyon olan Frame rate (resim oranı) açısından aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Ekranda saniyede kaç resim görüldüğünün ifadesidir

(B) Ekrana yavaş görüntü aktarılır ise daha net görüntü oluşur

(C) Real-time sistemde tüm dokuların hareketi de gösterildiği için yavaş aktarım mümkündür

(D) Daha hızlı resim aktarımı görüntü kalitesini belli bir oranda olumsuz etkiler

Hiçbiri

Cevap-9 :

Real-time sistemde tüm dokuların hareketi de gösterildiği için yavaş aktarım mümkündür


Soru-10 :

Proba ses demetinin geri gelmesi ve ekranda görüntünün oluşumu için gereken temel etmen nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Akustik ara yüz

(B) Akustik direnç

(C) Piezo-elektrik kristal

(D) Yansıma

Hiçbiri

Cevap-10 :

Yansıma


8. Ultrasonografik Muayene



8.1. Ultrasonografide Artifaktlar 

Ultrasonografik muayeneler sırasında incelenen dokuya ve o doku veya organın temasta olduğu doku ile arasındaki ekojenik direnç farklılığına veya hatalı manüplasyona bağlı olarak şekillenebilir.

Titreme artifaktı; Eğer ses demeti doku içerisinde gaz veya hava ile karşılaşır ise tüm ses demeti proba geri iletilir. Prob yüzeyine gelen bu demetin bir kısmı tekrar dokuya yansır ve bu durum peş peşe tekrarlanır bunun sonucunda ekranda her birinde belirli uzaklıkta parlak paralel hatların oluşmasına sebep olur. Bu iki hat arasındaki mesafe prob ile o doku arasındaki mesafe kadardır.

 

 

Şekil 8: Titreme artifaktı

Demet-genişlik artifaktı; eğer ultrason demeti kistik bir yapı ve solid bir dokuyu yan yana aynı anda geçerken bu solid dokunun kistik yapı içerisindeymiş gibi görünmesine sebep olur bu gibi artifaktları idrar kesesi veya safra kesesi muayenelerinde görmek mümkündür.

 

Şekil 9: Demet-genişilik artifakı

Ayna görüntüsü; Ultrason cihazına dönen yansımaların zamanın fonksiyonu olarak ekranın neresinde olacağı bellidir. Fakat eğer ses dalgaları oldukça ekojenik bir dokuda titremeler yapa ve geri dönüşümü gecikir ise bu durumda asıl görüntünün distalinde görüntünün kopyası görülür. Bu çoğunlukla safra kesesi görüntülemesinde karşımıza çıkan bir durumdur.

Kırılma artifaktı; Kırılma hipoekoik yuvarlak veya açılı yüzeylere iletilen ses demetlerinde meydana gelir düzleminden çıkan bu ses demeti aynı düzleme geri dönemez ve alt tarafında bir gölgelenme yapar. Bu artifaktlar erken gebelik keseleri gibi hafif yuvarlak yapıların anlaşılmasına yardımcı olur ve buralarda çoğunlukla şekillenir.

Gölgeleme artifaktı; Gölgeleme artifaktı ise demetinin yeteri kadar nüfuz edemediği oldukça fazla ekojenik veya absorptif dokularda meydana gelir. Bu daha ziyade kemik, idrar kesesi taşları gibi yoğun yapıların arkasında meydana gelir.

 

 

Akustik güçlendirme artifaktı; ultrason demeti düşük emilimli bir yüzeyden geçerse geçtiği diğer dokuda olması gerekenden daha fazla yansıma yani parlaklık oluşmasına sebep olur. Örneğin safrakesesi altındaki karaciğer dokusu karaciğerin diğer alanlarındakine göre daha fazla yansıma verir ve ekranda daha parlak görülür.

 

Şekil 11: akustik güçlendirme artifaktı

8.2. Hastanın Ultrasonografik Muayeneye Hazırlanması 

Ultrasonografik muayenede ilk konu hastanın muayene edileceği ortamın loş olması ve böylece ekrandaki gri tonlamanın daha iyi görülüp değerlendirilmesine imkan sağlanmasıdır.  Kedi ve köpeklerde bu ortamın sağlanması çok kolaydır. At veya sığır gibi büyükbaş hayvanlarda kapalı alana yapılacak bir travay (muayene boksu) atların barındırıldıkları boks veya yıkama alanlarında bu işlem uygun bir şekilde yapılabilir. İyi bir görüntü alınabilmesi için deri ve prob arasında iyi bir kontak sağlanması gereklidir. Bunun için muayene edilecek bölgedeki kıllar mümkün olduğunca kısa kesilir, bölgedeki kir ve yağlar gerekirse su ve sabunla yıkanarak temizlenir bu temizlik sırasında iyotlu dezenfektan veya scrublar kullanılmamalıdır. Çünkü bunlar jel in yapısını bozar ve ses iletini engellerler. Eğer bölgedeki kıllar çok az veya ince ise bölge traş edilmeden önce su ile ıslatılıp daha sonrada bolca jel kullanılarak da muayene yapılabilir. Fakat bu hassas bir durumdur kalan bu kılların artifaktlara sebep olabileceği hatırdan çıkarılmamalıdır.

Büyük hayvan pratiğinde rektal yolla ultrasonografi yapılacak ise hayvanın biraz önce saydığımız loş bir yere alınarak burada zaptı rapta alınması, muayeneyi yapacak olanı ve cihazı koruyacak tedbirler alındıktan sonra işleme başlanmasında fayda vardır. Burada dikkat edilecek diğer önemli bir konu ise probun rektal muayene eldiveni veya başka bir koruyucu kılıf içerisinde ve bol miktarda jel kullanılarak ultrasonografik muayenenin yapılmasıdır.  Böylece probu ve probun kordonunu üre ve asitden korur cihazın kullanım ömrünü uzatmış oluruz.

8.3. Ultrasonografik Muayenenin Klinikte Uygulama Alanları 

Ultrasonografi gerek pet gerekse atlarda oldukça yaygın olarak pek çok organ ve sistem problemlerinin teşhis veya tedavisine yardımcı olmak için kullanılmaktadır. Pet hayvanlarında idrar kesesi, böbrek, dalak, karaciğer, prostat kalp ve genital kanal problemlerinin teşhisinde özellikle dişi kedi ve köpeklerde gebelik teşhisi ve fötal canlılık, pyometra, 0oarian veya uterine tümörler ve infertilite problemlerinin teşhisi en yaygın kullanıldığı alanlardır. İnek ve koyunlarda daha ziyade gebelik ve genital kanal problemlerinde kullanılır iken kısraklarda çok daha yaygın olarak gerek tendon gerek yumuşak dokuya ilgili gerekse genital kanala ilgili patolojik ve fizyolojik değişimlerin takibinde kullanılır. Kısraklardaki kullanım alanlarına örnekler; kısrakların sezona girip girmediğinin tespiti, dişi tayların pubertaya eriştiğinin saptanması, follikül gelişimlerinin ve ovulasyon zamanının belirlenmesi, ovulasyonun oluşup oluşmadığının saptanması, korpus luteumun oluşum, gelişim ve regresyonunun takibi, kalıcı korpus luteumun varlığı, seksüel siklusun dönemlerinin saptanması, kısrağın aşıma uygun olup olmadığı ve zamanının belirlenmesi, embryonun erken dönemde saptanması, ikiz gebelik, embriyonik ölümün teşhisi, ovaryuma ilgili patolojik bozukluklar en yaygın olarak kullanıldığı alanlar olarak sıralanabilir.

8.4. Ultrasonografi Cihazının Bakım ve Korunması 

Ultrasonografi cihaz oldukça pahalı ve oldukça hassas ekipmandır. Ana gövde de bulunan bilgisayarın soğuk sıcak, su veya darbelere karşı korunması oldukça önemlidir. Ayrıca elektrikle çalıştığı için şarj edilebilir bir cihaz değil ise elektrik akımının ve hattının düzgün olduğu yerlerde kullanılmalı ve mutlaka risklere karşı cihazın beraberinde ek bir sigorta bulundurulmalıdır. Problarda oldukça hassas ve kırılgandır onun için mutlaka kimyasallardan uzak tutulmalı darbelere karşı korunmalıdır. Kablosunun da çekme asılma üstüne basma gibi etkilere ve kimyasallara maruz kalmaması gereklidir. Cihazın temiz tutulması önemlidir. Özellikle portabl cihazlar darbeler daha dayanıklı ve nispeten suya dayanıklı yapılmalarına rağmen gerek ana gövdenin gerekse probun ve kablosunun uygulamalardan sonra ivedilikle nemli bir bezle silinip temizlenmesi en iyi yoldur.

 


Bölüm Özeti

Artifaktlar ve ne tür arifaktlar olabileceğini, bunların sebeplerini, hastanın muayeneye ahzırlanırken yapılması gerekenleri ve bunun sağlıklı bir muayene yapmak için neden gerekli olduğunu ve görüntü kalitesi üzerine etkilerini, Büyük ve küçük hayvanların muayenelerinde alınması gereken tedbirleri, ultrasonografinin klinik kullanım alanlarını, cihazın bakım koruma ve sağlıklı kullanımı için dikkat edilmesi gerekenleri öğrendik.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Sağlıklı muayene yapabilmek ve elde edilen görüntüleri değerlendirebilmek için ultrasonografi odası nasıl olmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Geniş ve havadar olmalıdır

(B) Aydınlık ve ferah olmalıdır

(C) Loş olmalı ve ayak altında olmamalıdır

(D) Karanlık ve serin bir yer olmalıdır

Hiçbiri

Cevap-1 :

Loş olmalı ve ayak altında olmamalıdır


Soru-2 :

Titreme artifaktı nasıl oluşur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Açılı yüzeylerle temas eden ses demetinin düzleminden sapması sonucu olur

(B) Taş veya kemik gibi yoğun dokuların arkasında oluşur

(C) Düşük emilimli yüzeyden geçtikten sonra arkasındaki dokuda meydana gelir

(D) Ses demetinin gaz veya hava ile temas etmesi ile oluşur

Hiçbiri

Cevap-2 :

Ses demetinin gaz veya hava ile temas etmesi ile oluşur


Soru-3 :

Ayna görüntüsü niçin oluşur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Yoğun yapılardan kuvvetli yansımalardan dolayı

(B) Ses demetinin ekojenik bir alan içerisinde dalgalanmasından dolayı gecikmesi ile

(C) Yoğun dokuların arkasında

(D) Hipoekoik ve açılı yüzeylerden ses demetinin düzleminden sapması ile

Hiçbiri

Cevap-3 :

Ses demetinin ekojenik bir alan içerisinde dalgalanmasından dolayı gecikmesi ile


Soru-4 :

Küçük hayvanların nereye ilgili ultrasonografik muayeneleri sırt üstü pozisyonda yapılır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Ekokardiyografi

(B) Abdomen muayenesi

(C) Toraks muayenesi

(D) Rektal muayene

Hepsi

Cevap-4 :

Abdomen muayenesi


Soru-5 :

Ultrasonografide muayene için hastanın hazırlanmasında ikinci basamakta ne yapılır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Muayene edilecek alanın kıllarının kesilmesi

(B) Bölgenin iyotlu dezenfektanlarla temizlenmesi

(C) Bölgeye Ultrason jeli sürülmesi

(D) Cihazın ayarının yapılması

Hiçbiri

Cevap-5 :

Muayene edilecek alanın kıllarının kesilmesi


Soru-6 :

Ultrasonografik muayene hazırlığında üçüncü basamakta ne yapılır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Hastanın göğüs üstü yatırılması

(B) Bölgenin yıkanması

(C) Bölgenin dezenfeksiyonu

(D) Bölgeye ultrason jeli sürülmesi

Hepsi

Cevap-6 :

Bölgeye ultrason jeli sürülmesi


Soru-7 :

Hastanın hazırlığı sırasında yeteri miktarda ultrason jeli kullanılması ne sağlar?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Prob ile derinin iyi temasını, arada hava kalmamasını

(B) Probun daha rahat hareket ettirilmesini

(C) İşlemin kolaylaştırılmasını

(D) Ses dalgasının dağılmasını

Ses dalgasının yansıtılmasını

Cevap-7 :

Prob ile derinin iyi temasını, arada hava kalmamasını


Soru-8 :

Ultrasonografik muayenenin iyi ve doğru yapılabilmesindeki en önemli faktör nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Cihazın çok kaliteli olması

(B) Hastanın uyumu

(C) Muayeneyi yapanın beceri ve birikimi

(D) Bölgenin yağlı olup olmaması

Hiçbiri

Cevap-8 :

Muayeneyi yapanın beceri ve birikimi


Soru-9 :

Muayene edilecek bölgede kılların olması ne gibi sakıncalara sebep olur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Ses dalgalarının oluşan katman ile geçişi zorlaşır

(B) Ses demetinin yansımasına ve artifakt oluşumuna sebep olur

(C) Ekranda kuvvetli yansımalara sebep olur

(D) Kıllar arasında hapsedilen hava dolayısı ile sağlıklı görüntü alınamamasına

Hiçbiri

Cevap-9 :

Kıllar arasında hapsedilen hava dolayısı ile sağlıklı görüntü alınamamasına


Soru-10 :

Kısraklarda rektal uygulama sırasında cihaza ilgili ne gibi tedbir alınmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Cihaz hayvanın huysuzlanması durumunda zarar görmeyecek mesafede olmalı

(B) Prob dışkıdan zarar görmemesi için muayene eldiveni içerisinde korunmalı

(C) Bol jel ile eldiven doldurulmalı

(D) Muayene sırasında ayrıca eldiven dışına da jel sürülmeli

(E) Hepsi

Cevap-10 :

Hepsi


9. Endoskopi



9.1. Endoskopi 

Endoskopi anüs, ağız, burun, vagina gibi doğal veya cerrahi amaçlı olarak açılan alanlar gibi vücuda giriş noktaları vasıtasıyla pek çok organ ve sistemin non-invazive görüntülenmesine izin verir.

Bu uygulamalar için rijit (esnek olmayan) veya fleksibl (esnek) endoskoplar kullanılabilir. Görüntüleme dışında dokulardan biyopsi, sürüntü örneği (swap) veya tespit edilen patolojik alanlara endoskopi vasıtasıyla laser, elektro-koter gibi cihazlarla operatif müdahalelerin yapılması da söz konusudur.

Özellikle laparoskopik müdahaleler veya dişi kedi ve köpeklerin idrar kesesi, uretralarının görüntülenmesi veya buralarda yapılacak müdahalelerde fleksibl endoskopların yanında rijit endoskoplarında kullanım olanağı varken, erkeklerde kanalın seyri ve darlığı sebebi ile ancak fleksibl endoskoplar kullanılabilmektedir. 

 

 

9.2. Endoskop Çeşitleri ve Kullanım Alanları 

Veteriner hekimlik klinik uygulamalarında yaygın olarak hem rijit (sert) hem de fleksibl (esnek) endoskoplar kullanılmaktadır. Rijit endoskoplardan 2,7 mm çaplı 30 derece eğimli endoskop ile 5mm çaplı o derece endoskoplar klinik uygulamalarda yer bulmaktadır. Eğer görüntüleme haricinde laparoskopik müdahalelerde kullanılmak üzere biyopsi pensi, kesme veya hemostazı sağlama için gerekli pensler gibi ilave gereçlere de ihtiyaç vardır. Aynı zamanda görüntüleme ünitesine kamera bağlanması işlemlerin daha rahat yapılması mümkün olur.

Fleksibl endoskoplar ise gerek kedi-köpek gerekse büyükbaşlarda (at, sığır vb) farklı uzunluk ve çapta olabilmektedir. Kedi ve köpeklerde gastro-intestinal uygulamalar dahil olmak üzere 100-150 cm uzunluğunda 7,8-9 mm çaptadır. Büyük başlarda ise endoskoplar minimum 150-200 cm uzunluğunda ve çapı1,5-2 cm dir. Çapı ne olursa olsun bu endoskoplarda 3 veya 4 çalışma kanalı bulunmaktadır. Bu kanallar vasıtasıyla içeriye hava veya sıvı verilmesi, bunların geri vakum ile alınması, biyopsi, swap alımı veya laser yada elektro-koter ile müdahaleler yapılmasına olanak sağlarlar.

Endoskopların kamera sisteminin bulunduğu distal (uç-uzak kısım) ucu dört yönlü (yukarı- aşağı, sağa-sola ) en az 180 derece döndürülerek çevre dokuların detaylı değerlendirilmesi sağlanır. Sadece görüntüleme işlemi için bile özellikle büyükbaş uygulamalarında iki kişiye gerek vardır. Bir kişi endoskopu kanal içerisinde ileri vay geriye doğru ilerletirken diğer kişi endoskopun proximal (yakın) ucundaki kontrol mekanizmasını kullanarak distal ucu yönlendirir ve görüntünün netlik ayarlarını yapar. Bu sayede doku ve organın iyi bir şekilde değerlendirmesi yapılmış olur. Aynı zamanda biyopsi alınacak veya incelenen dokuya herhangi bir işlem yapılacak ise elbette üçüncü bir kişiye de ihtiyaç duyulabilir.

 

9.3. Endoskopi Tercihinde Etkili Faktörler 

Rijit endoskop mu fleksibl endoskop mu kararı elbette yoğun olarak pet mi büyükbaş klinik mi yapıldığına ve daha ziyade ne tür klinik uygulamalarda kullanılacağına bağlıdır. Her iki sistem de güvenilir, non-invazive görüntüleme sağlayan, gerek biyopsi alımı, gerekse yabancı cisim uzaklaştırılmasında başarıyla kullanılabilir.

Rijit endoskop daha ziyade düşey eksende muayeneler ve daha kısa mesafeli dokulara müdahaleye imkan verirken, fleksibl endoskop çok farklı açılarda çalışma ve manevra kabiliyeti, daha derin dokulara ve kanallara ulaşabilme imkanı verir. Bundan dolayı rijit endoskop yaygın olarak sistoskopi, torakoskopi ve laparoskopi uygulamalarında tercih edilirken, flksxibl endoskop gastroskopi, kolonoskopi, bronkoskopi, rinoskopi, torakoskopi uygulamalarında yaygın olarak kullanılır. Her iki sisteme kamera sistemi takılarak kullanılması hem daha rahat çalışma imkanı verir, hem de yapılan işlemlerin ve elde edilen görüntülerin detaylı olarak kaydedilmesini sağlar.

 


Bölüm Özeti

Endoskopinin ne olduğu ve doku ve organların görüntülenmesinde bize sağladığı avantajlar, gerek görüntüleme gerekse endoskop vasıtasıyla yapılabilecek operatif müdahaleler, bu görüntüleme veya müdahalelerde tercih edilmesi gerekli endoskop cihazları nelerdir, yapısı, uzunluğu gibi farklılıklar, bu işlemler sırasında kullanılabilecek temel ataçmanları öğrendik.  

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Endoskopi için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Anüs, ağız, burun, vagina gibi doğal vücut giriş noktalarından uygulanabilir

(B) Cerrahi amaçlı açılan alanlardan uygulanabilir

(C) Non invazive görüntüleme sistemidir

(D) Operatif müdahalelere imkan verir

(E) Asepsi veya antisepsi zorunluluğu yoktur

Cevap-1 :

Asepsi veya antisepsi zorunluluğu yoktur


Soru-2 :

Endoskop cihazları açısından aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Büyük hayvan genital kanal muayenelerinde fleksible endoskop kullanılır

(B) Rijit endoskoplar küçük hayvan operasyonlarında kullanılır

(C) Erkek köpeklerin idrar yolu muayenelerinde rijit endoskop kullanılır

(D) Büyük hayvan abdomen biyopsi uygulamalarında rijit endoskop kullanılabilir

Hiçbiri

Cevap-2 :

Erkek köpeklerin idrar yolu muayenelerinde rijit endoskop kullanılır


Soru-3 :

Rijit endoskop için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Küçük hayvan laparoskopisinde kullanılır

(B) Büyük hayvan laparoskopisinde kullanılır

(C) Torakoskopi uygulamalarında kullanılır

(D) Biyopsi alımı ve operasyonlarda kullanılır

(E) Hiçbiri

Cevap-3 :

Hiçbiri


Soru-4 :

Fleksible endoskopların yaygın olarak kullanıldığı alanlar için hangisi yanlıştır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Gastro-intestinal görüntüleme

(B) Dişi köpekte ovario- histereskopi

(C) Sistoskopi

(D) Üst solunum yolu değerlendirmesi

Alt solunum yolu değerlendirmesi

Cevap-4 :

Dişi köpekte ovario- histereskopi


Soru-5 :

Endoskoplarla yapılabilecek temel işlemler açısından hangisi yanlıştır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Doku ve organların fizyolojik aktivitelerinin değerlendirilmesi

(B) Biyopsi alımı

(C) Sürüntü alınması

Bir takım operasyonların yapılması

Cevap-5 :

Doku ve organların fizyolojik aktivitelerinin değerlendirilmesi


Soru-6 :

Endoskopi uygulamasının sağlıklı yapılabilmesi için gerekli ekip minimum kaç kişi olmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) 1 kişi

(B) 2 kişi

(C) 3 kişi

(D) 4 kişi

5 kişi

Cevap-6 :

2 kişi


Soru-7 :

Operatif müdahalelerde endoskop tercih neye göre yapılır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Hayvanın cüssesine

(B) Yapılacak müdahaleye

(C) Müdahale edilecek dokuya

(D) Dokunun derinliğine

(E) Hepsi

Cevap-7 :

Hepsi


Soru-8 :

Video-endoskop uygulayıcıya ne gibi avantaj sağlar?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Dokuya daha rahat ulaşılmasını sağlar

(B) Dokunun daha net görülmesini sağlar

(C) Daha rahat çalışma imkanı verir

(D) Hiçbir avantajı yoktur

Hepsi

Cevap-8 :

Daha rahat çalışma imkanı verir


Soru-9 :

Endoskopi ile operatif müdahale yapılması durumunda minimum kaç kişiye ihtiyaç vardır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) 1 kişi

(B) 2 kişi

(C) 3 kişi

(D) 4 kişi

5 kişi

Cevap-9 :

3 kişi


Soru-10 :

Kısraklarda genital kanal uygulamaları için minimum endoskop uzunluğu ne olmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) 50 cm

(B) 50-100 cm

(C) 100-150 cm

(D) 150-200 cm

Hiçbiri

Cevap-10 :

150-200 cm


10. Endoskopik Muayene İçin Hasta ve Cihazın Hazırlanması



10.1. Endoskopik Muayene İçin Hastanın Hazırlanması 

Endoskopi uygulamalarının pek çoğunda sedasyon gerekli olabilirken at veya sığırların genital kanal, solunum yolu ile ilgili görüntülemelerde hasta aşırı stresli değil ise gerekli şekilde zaptı-rapta alınarak sedasyonsuz da işlem yapılabilir.

Yapılacak işlem veya kontrol edilecek organa göre hastanın hazırlığı farklılıklar gösterir. Örneğin hastanın gastro-intestinal sisteminde bir uygulama yapılacak ise hayvanın bir süre aç bırakılması veya mide barsak içeriğinin boşaltılması için sürgüt verilmesi gereklidir. Böylece kanal olabildiğince boşaltılmış olur, çevre dokular daha rahat görüntülenebilir ve değerlendirilebilir. Üro-genital kanal muayenelerinde diğer tüm uygulamalarda olduğu gibi endoskopun asepsisi ve antisepsisi yanında üro-genital alanında temizlik ve dezenfeksiyonunun ihmal edilmemesi gerekir.

10.2. Endoskopi İçin Cihazın Hazırlanması ve Bakımı 

Endoskopi cihazının her muayeneden sonra uygun kimyasallarla gerek dış yüzeyinin gerekse iç kanal sisteminin dezenfekte edilmesi ve dezenfeksiyon sonrasında endoskopun steril distile su ile tekrar yıkanarak cihazın muhafaza edildiği kapalı bölmede baş kısmından asılarak tüm endoskopun katlanmayacak şekilde muhafaza edilmesi hem cihazı korunması hem de kanalları içerisinde kimyasal,  kontamine sıvıların kalmaması, burada bakteri, mantar ürememesi açısından önemlidir. Aksi takdirde bir sonraki hastaya bunların aktarılması ve hayvanın kontamine olması söz konusudur. Özellikle trakeal yıkama, biyopsi alımları, üriner sistem, (sistoskopi) idrar kesesi muayeneleri ve genital kanal muayenelerinden  (histeroskopi) sonra mutlaka iyi bir şekilde endoskopun dezenfeksiyonu veya sterilizasyonu önemlidir. Karın veya göğüs boşluğunda yapılacak laparoskopik veya torakoskopik işlemler veya operasyonlarda sterilizasyonun ihmali söz konusu bile edilemez. Dezenfekte veya sterilize edilmiş endoskopun kullanılmadan önce yine steril distile su ile tekrar yıkanması kimyasal madde kalıntısı veya kontaminasyon riskinin ortadan kaldırılması için çok önemlidir.    

 


Bölüm Özeti

Hastanın endoskopiye hazırlanmasını, uygulama sırasında dikkat edilecek hususları, endoskopi cihazlarının dezenfeksiyon ve sterilizasyonu cihazın hazırlanması, endoskopun muhafazasını öğrendik

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Endoskopi uygulamalarında hastanın hazırlığı niçin önemlidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Rahat çalışabilmek

(B) Net görüntü alabilmek

(C) Doğru değerlendirebilmek

(D) Asepsinin sağlanabilmesi

(E) Hepsi

Cevap-1 :

Hepsi


Soru-2 :

Endoskopi uygulamalarında anestezi hangi hayvanlarda veya uygulamalarda gerekli olmayabilir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Çoğunlukla büyük hayvanlarda

(B) Genital kanal uygulamalarında

(C) Solunum yolu uygulamalarında

(D) Kolonoskopide

(E) Hepsi

Cevap-2 :

Hepsi


Soru-3 :

Endoskopi cihazının kullanımdan sonra yapılması gereken ilk işlem nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Cihazın kanallarının ve diş kısmının dezenfeksiyonu

(B) Cihazda herhangi bir hasar olup olmadığının kontrolü

(C) Cihazın distile su ile durulanması

(D) Cihazın kuru bir bez ile silinmesi

Özel kutusu içerisinde saklanması

Cevap-3 :

Cihazın kanallarının ve diş kısmının dezenfeksiyonu


Soru-4 :

Endoskopi cihazının temizlik ve bakımının yapılmasından sonra baş aşağı şekilde muhafazasındaki amaç nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kanal içerisinde kontamine sıvıların kalmaması

(B) Kimyasalların kalmaması

(C) Bakteri ürememesi

(D) Mantar ürememesi

(E) Hepsi

Cevap-4 :

Hepsi


Soru-5 :

Endoskopların dezenfeksiyonu ve sterilizasyonunun önemi açısından aşağıdakilerden hangisi en az önem arz eder?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Gastro intestinal uygulamalar

(B) Laparoskopik uygulamalar

(C) Torakoskopik uygulamalar

(D) Operatif müdahaleler

Hiçbiri

Cevap-5 :

Gastro intestinal uygulamalar


Soru-6 :

Hangi işlem açısından sterilizasyonun ihmali bile söz konusu olamaz?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Bronchoscopik uygulamalar

(B) Laparoskopik uygulamalar

(C) Torakoskopik uygulamalar

(D) Operatif müdahaleler

(E) Tüm işlemler için sterilizasyon ihmal edilemez

Cevap-6 :

Tüm işlemler için sterilizasyon ihmal edilemez


Soru-7 :

Endoskopun sağlıklı muhafazası ve saklanması için uygun koşul nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Her müdahaleden sonra uygun antiseptik ile yıkanmalı

(B) Üzerinde kimyasal kalmaması için distile su ile durulanmalı

(C) Ilık havalandırmalı bir dolapta saklanmalıdır

(D) İçrisinde kimyasal veya kontamine bir şey kalmaması için dik olarak asılmalıdır

(E) Hepsi

Cevap-7 :

Hepsi


Soru-8 :

Endoskop steril olsa bile uygulama öncesi yapılacak işlem nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Her bir parça elle kontrol edilmeli

(B) Tekrar bir dezenfektandan geçirilmeli

(C) Kimyasal madde riskine karşı steril distile sudan geçirilmeli

(D) Islak biz bezle silinmeli

Hiçbiri

Cevap-8 :

Kimyasal madde riskine karşı steril distile sudan geçirilmeli


Soru-9 :

Kolonoskopi öncesi öncelikle ne yapılmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Anüs ve çevresi dezenfekte edilmeli

(B) Sürgüt verilmeli

(C) Rektum içerisi dezenfektanla yıkanmalı

(D) Hayvana bol sıvı içirilmeli

Hiçbiri

Cevap-9 :

Sürgüt verilmeli


Soru-10 :

Laparoskopik işlemlerde rahat çalışabilmek için yapılması gereken en uygun şey nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Bölgeye dezenfektan vermek

(B) Bölgeye distile su vermek

(C) Bölgeye hava vermek

(D) Bölgeye serum fzyolojik vermek

Hiçbiri

Cevap-10 :

Bölgeye hava vermek


11. Ekokardiyografi (eko)



Giriş  

Kalp ve kalbe ait anatomik yapılarının ultrasonografi ile muayenesine Ekokardiyografi adı verilir. Daha açıklayıcı bir ifadeyle, Ekokardiyografi kalbe giren ve çıkan büyük damarların, kalp odacıkları boşluk ve duvarlarının ve kalp kapaklarından oluşan kalp içi anatomik yapıların dinamik hareketlerinin ve fonksiyonel durumunun ultrasonografi ile aynı anda görüntülenmesini sağlayan bir tanı yöntemidir.

 Gerek beşeri ve gerekse veteriner tıbbında kullanılmamakta olan ultrasonografi,  1976 yılından itibaren Veteriner Kardiyoloji de uygulanmaya başlamıştır. Önemli bir tanı yöntemi olan ekokardiyografinin güvenilirliği çeşitli araştırıcılar tarafından yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır. Son zamanlarda giderek artan teknik gelişme ve yapılan çalışmalarla kesinleşen tanı kriterleri ekokardiyografinin değerini daha da artırmıştır.

Bu yöntemin fiziksel prensibi ultrasonografi gibidir. Cihaz vasıtasıyla proba gelen elektrik akımı propdaki biyoelektrik (piozekritalleri) kristaller sayesinde yüksek frekanslı ses sinyallerine dönüştürülür. Proptan kalp dokularına gönderilen bu ses sinyallerinin, kalbin değişik yoğunluktaki yüzeylerden yansır ve tekrar geriye “proba” döner. Prop tarafından algılanan ses sinyalleri tekrar elektrik akımına dönüştürülür ve cihaz tarafından değerlendirilip monitörde aktarıldığında kalbin iliği dokusu ya da anatomik yapısın görüntülenmesi ve kayıt edilmesi esasına dayanır.

Ekokardiyografi yöntemiyle gerek doğuştan ve gerekse sonrada olan kalp hastalıklarının belirlenmesi ve takibi vücuda zarar vermeden (non-invaziv) yapılır. Muayene sedasyon yapılmayan kedi ve köpeklerde ayakta veya sağ yan taraf üzerine yatırılarak,  kalp penceresi kullanılarak ekokardiyografi uzmanı tarafından yapılır. İncelemede kalbin iki boyutlu mod (2-B), hareket mod (M-mod) veya Doppler ekokardiyografi görüntüleri ayrı ya da birlikte elde edilir.

11.1. Ekokardiyografi Cihazının ve Propların Hazırlanması 

11.1.1 Hasta Kayıt İşlemleri 

Cihaz on/off tuşuna basılıp açıldıktan sonra ya da çalışır bekleme durumda iken, monitör veya klavyedeki “Hasta kayıt” (Patient) tuşu seçilerek hasta bilgileri (hasta sahibi adı, hasta adı, tür, ırk, yaş, cinsiyet ve ağırlık) girilir ve kayıt tuşuna (save) basılarak kayıt edilir.

11.1.2. Prop Seçimi 

Ekokardiyografik muayenelerde mekanik sektör (kardiyak) prob kullanılır. İki tip mekanik sektör prob mevcut olup, bunlardan tek bir biyoelektrik kristale sahip olanı eski tiptir. Tek kristalli sektör problardaki kristal bir eksen üzerinde ileri-geri hareket ederek ses dalgaları gönderir. Diğer tip sektör prob ise birden fazla yan yana dizilmiş biyoelektrik özelliğe sahip kristaller mevcuttur. Sektör problar genellikle 30-120 derecelik sektör açıyla (çoğunlukla 80 derece) görüntü oluştururlar. Veteriner kardiyolojide kullanılan probların frekansları ile hayvanların büyüklüğünün uyum içinde olması daha net görüntülerin ve daha sağlıklı sonuçların alınması sağlar. Kedi ve küçük ırk köpekler için 5-9 MHz’lik; orta - büyük ırk köpekler, yeni doğmuş tay ve buzağılar için 5 – 3.5 MHz’lik; at ve sığırlar için 2 – 2.25- MHz’lik sektör probların kullanılmasının uygundur. 5 MHz’lik prob 15-18 cm, 3.0-3,5 MHz’lik 20-25 cm, 2,25-2,5 MHz’lik 27-30 cm derinliğe ulaşır. Böylece muayene edilecek hasta için uygun frekanslı prop cihaza takılmalıdır. Ancak bazı cihazlara aynı anda birde fazla prop bağlanabilir (Şekil 16).  Böyle cihaz mevcutsa, cihaz üzerindeki” prop değiştirme / seçme” tuşu kullanılarak uygun prop bulunup seçilmelidir. Örneğin bir kedinin kardiyak muayenesi yapışacaksa, 5-9 MHz sektör prop seçilmelidir .

Hasta kayıt bilgiler girildikten sonra monitör veya klavyedeki “Prop” tuşuna basılarak muayene edilecek hayvan türüne uygun sektör prop işaretlenir.

 

 

Şekil  16. Ekokardiografi cihazı (A), Prop girişleri (B), Sektor proplar (C)

11.2. Hastanın Ekokardiyografik İnceleme İçin Hazırlığı 

11.2.1 Akustik Kalp Pencerelerinin Açılması 

Hastanın muayenesi için hazırlık işlemlerine başlanır. Bunun için Akustik Kalp Pencerelerinin yerleri belirlenmelidir.  “Kalp penceresi” terimi, çeşitli açılardan ekokardiyografi görüntülerinin alınmasına olanak sağlayan bölgeler olarak tanımlanabilir. Köpek ve kedilerde 3 ayrı standart Ekokardiyografik akustik kalp pencere vardır. At ve ruminantlar için iki kalp penceresinden görüntü alınabilir.

I. Sağ akustik kalp penceresi;  Sağ toraksın 3.- 5. kaburgalar arası ve toraksın alt 1/3’üne tekabül eden 10x10 cm ebatlı bölgedir. Türler ve ırklar arasında farklılık olacağından kaliteli ve yeterli kalp görüntüsünün alınabilmesi için bölge kıllarının tıraş edilmesi ve alkolle temizlenmesi gereklidir.  Ancak tıraş edilecek bölgenin ebatları hayvan türleri ve ırklarına göre büyütülebilir ya da küçültülebilir. Bu kalp penceresi tüm türler ve ırklar için kullanılır

II. Sol akustik kalp penceresi Sol toraksın 3.- 5. kaburgalar arası ve toraksın alt 1/3’üne tekabül eden 10x10 cm ebatlı bölgedir. Türler ve ırklar arasında farklılık olacağından kaliteli ve yeterli kalp görüntüsünün alınabilmesi için bölge kıllarının traş edilmesi ve alkolle temizlenmesi gereklidir.  Ancak tıraş edilecek bölgenin ebatları hayvan türleri ve ırklarına göre büyütülebilir ya da küçültülebilir. Bu kalp penceresi tüm türler ve ırklar için kullanılır .

III. Ksifoid altı akustik kalp penceresi; Sternumun sonunda ve xyphoidin gerisindeki abdomen kısma tekabül eden 10x10 cm ebatlı bölgedir. Ancak tıraş edilecek bölgenin ebatları hayvan türleri ve ırklarına göre büyütülebilir ya da küçültülebilir. Bu kalp penceresi tüm köpek ve kedi ırklar için kullanılır, ancak atlar ve ruminantlar için uygun değildir. 

Özet olarak sağ ve sol akustik kalp pencereleri tüm hayvan türleri için ve tüm akustik kalp pencereleri ise köpek ve kediler için hazırlanır.

11.2.2 Hastanın Uygun Muayene Pozisyonunda Zapt-I Rapt Edilmesi 

I. Yatar pozisyon; Ekokardiyografik muayenede genellikle kullanılan lateral pozisyon olup, kalbin farklı kesitlerden görüntüsünün alınabilmesi amacıyla sağ veya sol olarak tercih edilir. Bazı kedi ve köpekler sternal pozisyonda yatarken de muayene edilebilir.

Köpek, kedi, kuzu koyun-keçi, buzağı ve tayların sağ tarafı üzerine yatırılması suretiyle yani sağ taraf altta kalacak şekilde yan tarafına yatırılır. İncelemenin ortalama yarım saat sürmesi için sakinleştirici yapmadan hastanın hareketsiz kalmasını sağlamak amacıyla ön bacaklar öne doğru ve arka bacaklar geriye doğru çekilerek zapt-ı rapt edilmesi zorunludur. Saldırgan hastaların ısırmalarında korunmak için ağız bağı ya da ağızlık takmak yerine boynunda yakalık takılması solunumun zorlaması ve hızlanması önlemek için tercih edilmelidir.  Ağızı bağlanan ve uzun süre yatırıp tutulan hayvanlarda strese ve akciğer ventilasyonu artmasına bağlı hızlı ve zor nefes alıp verme başladığında, yeterli ve kaliteli görüntü alabilmek için probun daha fazla bastırılması ile ortaya çıkan ağrıda ekokardiyografik muayeneyi zorlaştıracak ve süreyi daha da uzatacaktır.

Bu nedenlerden dolayı en iyi ekokardiyografik görüntülerin elde edilmesi için köpek ve kedilerin başına yakalık takılıp, yan yatırılıp, ön-arka bacaklar vücuttan uzaklaştırılarak zapt-ı rapt edilmeli ve hangi tarafına yan yatırılırsa o taraftan muayene edilmelidir. Bunun için muayene masasında 10-15 cm çapta delikler bulunmalı ve hastanın kalp penceresi bu delik üzerine gelecek şekilde sağ ve sol yan taraf üzerine yatırılmalıdır.

II. Köpek oturuşu (köpek ve kediler için) ve Ayakta durma (At, ruminantlar, Köpekler için)  pozisyonu; Görüntünün elde edilmesi ve kalitesi arasında bir fark olmamakla birlikte, hırçın veya solunum güçlüğünden dolayı yan yatırılamayan hastalar bu pozisyonda uzun süre kalabilirler. Köpeğin ön kolunun ileriye doğru alınması veya yukarıya kaldırılması ve başının muayene edilen tarafın ters istikametine çevrilmesi hem probun hareketini kolaylaştıracak hem de kaburgalar arasındaki boşluğun mesafesi artırılarak kalp penceresinin daha iyi açılmasının sağlayacaktır. 

11.3. Ekokardiyogram ve Raporun Alınması 

 Muayene sonunda Veteriner Hekimi tarafından alınan ekokardiyogram ve video kayıtları ile hazırlanan muayene raporu alımı için monitör veya klavye üzerindeki “Report” tuşuna basılır. Ekranda çıkan görüntülerin resim ve/veya videolar ile muayene raporu seçimi yapılarak, fiziki ortamdaki ya kâğıt yazıcıya ya da CD yazıcıya gönderilir. Sanal ortam bağlantı olan cihazlarda ise kayıt ve raporlar elektronik posta yoluyla iletilebilir.

Uygulamalar

1) Cihazının hazırlığı

2) Propların hazırlığı

3) Hastanın hazırlığı

4) Hasta kayıtları ve raporun alınması

Uygulama Soruları

1) Cihazının hazırlığı nasıl yapılır

2) Propların hazırlığında dikkat edilecek hususlar nelerdir

3) Hastanın hazırlığı nasıl yapılır

4) Hasta kayıtları ve raporlar nasıl alınır

 


Bölüm Özeti

Ekokardiyografi kalp ultrasonografi olup, kalbin anatomik ve dinamik yapısı incelenmesini sağlayan bir görüntüleme yöntemidir. Hasta bilgileri girildikten sonra hastaya uygun prop seçimi yapılır. Ekokardiyografik muayene masasına alınan hastanın kalp pencereleri açıldıktan sonra uygun pozisyonda tutularak incelenmesi sağlanır. İnceleme sonunda kayıtların ve raporun çıktısı alınır.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Ekokardiyografi nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kalbin elektriksel ileti potansiyelinin incelenmesidir

(B) Kalbin sinirsel ileti aktivasyonunun incelenmesidir

(C) Kalbin ultrasonografi ile muayenesidir

(D) Kalbin radyoaktivetisinimn ölçülmesidir

Kalbin röntgenin çekilmesidir

Cevap-1 :

Kalbin ultrasonografi ile muayenesidir


Soru-2 :

Ekokardiyografi hangi amaç için kullanılır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kalbin yapısal ve fonksiyonel hastalıklarının belirlenmesi ve takibi

(B) Kalbin ritim ve iletim hastalıklarının belirlenmesi ve takibi

(C) Kalbin sinirsel hastalıklarının belirlenmesi ve takibi

(D) Akciğer hastalıklarının doğru teşhisi ve takibi

Karaciğer hastalıklarının doğru teşhisi ve takibi

Cevap-2 :

Kalbin ritim ve iletim hastalıklarının belirlenmesi ve takibi


Soru-3 :

Aşağıdakilerden hangisi Ekokardiyografi yöntemlerinden biri değildir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) A-mode

(B) M-mode

(C) Doppper

(D) 2B-mode

2B + M-mode

Cevap-3 :

A-mode


Soru-4 :

Aşağıdakilerden hangisi kedi ve küçük ırk köpeklerin ekokardiyografik incelemesinde kullanılan prop özelliklerindendir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) 2 - 2.25- MHz’lik sektör

(B) 2 MHz’lik kardiyak

(C) 2.5- MHz’lik lineer

(D) 4-9 MHz’lik konveks

(E) 5-9 MHz’lik sektör

Cevap-4 :

5-9 MHz’lik sektör


Soru-5 :

Aşağıdakilerden hangisi tay ve buzağıların ekokardiyografik incelemesinde kullanılan prop özelliklerindendir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) 9-13 - MHz’lik konveks

(B) 9-13 MHz’lik kardiyak

(C) 5- MHz’lik lineer

(D) 3.5-5 MHz’lik sektör

9 MHz’lik mikrokonveks

Cevap-5 :

3.5-5 MHz’lik sektör


Soru-6 :

Aşağıdakilerden hangisi At ve sığırların ekokardiyografik incelemesinde kullanılan prop özelliklerindendir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) 2-2.25 MHz’lik sektör

(B) 5-9 MHz’lik lineer

(C) 5-9 MHz’lik sektör

(D) 4-9 MHz’lik konveks

9-12 MHz’lik kardiyak

Cevap-6 :

2-2.25 MHz’lik sektör


Soru-7 :

Sağ ve sol toraks ile ksifiod altı akustik kalp pencereleri hangi hayvanların ekokardiyografik muayenesi için hazırlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kuzu, Tay ve buzağılar

(B) Kedi ve küçük ırk köpekler

(C) Orta ve büyük ırk köpekler

(D) Yetiştin atlar

Büyük ruminantlar

Cevap-7 :

Kedi ve küçük ırk köpekler


Soru-8 :

At ve sığırlar için kullanılan kalp pencere hangileridir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Sağ akustik kalp penceresi

(B) Sol akustik kalp penceresi

(C) Sağ ve sol toraks akustik kalp pencereleri

(D) Sağ ve ksifiod altı akustik kalp pencereleri

Sol ve ksifiod altı akustik kalp pencereleri

Cevap-8 :

Sağ ve sol toraks akustik kalp pencereleri


Soru-9 :

Aşağıdakilerden hangisi kedi ve köpeklerin ekokardiyografik muayenesi için uygun pozisyon değildir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Sağ yan yerde yatış pozisyonu

(B) Sol yan yerde yatış pozisyonu

(C) Sternel yatış pozisyonu

(D) Sırtüstü yatış pozisyonu

Köpek oturuşu pozisyonu

Cevap-9 :

Sırtüstü yatış pozisyonu


Soru-10 :

Aşağıdakilerden hangisi At ve Büyük Ruminantlar da ekokardiyografik muayene için en uygun pozisyondur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Sağ yan yerde yatış pozisyonu

(B) Sol yan yerde yatış pozisyonu

(C) Sternel yatış pozisyonu

(D) Köpek oturuşu pozisyonu

(E) Ayakta duruş pozisyonu

Cevap-10 :

Ayakta duruş pozisyonu


12. Elektrokardiyografi (ekg)



12.1. Elektrokardiyografi Tanımı ve Kullanım Amacı 

Elektrokardiyografi (EKG) yöntemi kalpteki elektriksel aktivitesindeki değişiklikleri kaydetmeye dayanan bir yöntemdir. Diğer bir ifade ile; kalp kasının ve sinirsel iletim sisteminin çalışmasını incelemek üzere kalpte meydana gelen elektriksel faaliyetin kaydedilmesine imkan veren yöntemdir. EKG,  kalbin fonksiyonel durumu hakkında, tam olmasa da, bir fikir verir. Kalpte uyarımı sağlayan elektrik akımının voltaj ve zaman değişimlerinin kayıt edilmesiyle elde edilen çizgilere elektrokardiyogram denir. Bu işi yapan cihazlara Elektrokardiyograf adı verilir.

Kalp-damar hastalıklarının tanısında kullanılan testlerinden bir olan EKG, aslında ritim-iletim bozukluklarının belirlenmesi için en değerli yöntemdir. EKG aritmilerinin tanısı için zorunludur ve kalp atım hızı ve ritminin kesintisiz kayıt edilmesini sağlar. Aynı zamanda kalp boşluklarının genişlemesi (dilatasyon)  veya kalp kaslarının kalınlaşmasından (hipertrofi) ileri gelen kalp büyümeleri hakkında bilgi alınmasını da sağlar. Fakat bu değişiklikler radyografik bulgular ile birlikte yorumlanmalıdır. Elektrolit ve metabolik denge bozuklukları, miyokardiyal iskemi/hipoksi, efüzyon, perikardiyal hastalıklar EKG ile belirlenebilir. Anestezi sırasında hastanın kalp atışlarının monitörden izlenerek takip edilmesine imkan sağlar. Bunlara ilaveten kalp glikozitleri veya anti-aritmik ilaçlar ile tedavi edilen hastalarda İlaç etkisi ve toksikasyonunu değerlendirilmesi ve kontrolünde kullanılabilir. Vücut dokularına hasar verici (invazif ) olmaması, kolay uygulanması, kısa sürmesi ve ucuz olması en önemli avantajlarıdır. Ancak EKG ile sadece kısa bir zaman periyodunda kalbin ritmi ve verimi hakkında bilgi alınır.

12.2. Elektrokardiyografi (EKG) Cihazı Kullanımı 

Miyokardın depolarizasyonu ve repolarizasyonu ile birlikte kalbin elektriksel aktivitesinin bir sonucu olarak meydana gelen potansiyel fark değişikliklerinin kaydı için havyaların ön ve arka bacaklarına ve göğüs duvarı üzerindeki belirli bölgelere metal elektrotlar yerleştirilir. Bu elektrotlar kablolar aracılığıyla EKG cihazına bağlıdır. EKG cihazının hareketli metal iğnesi (stile) elektriksel değişiklikleri ısıya duyarlı ve dönen bir kâğıda kaydeder. Kâğıdın dönme hızı genellikle saniyede 25 mm’ye ayarlanır. EKG kâğıdı milimetrik kağıtlar olup, üzerinde 1x1 mm’lik küçük ve 5x5 mm’lik büyük kareler vardır. Yatay planda her 1 mm 0.04 sn’ye, 5 mm ise 0.2 sn’ye işaret eder. Dikey planda ise dalga boyu yüksekliği (amplitüd:amp) mm olarak ifade edilir. Stile hareketi 1 mV’luk uyarı 10 mm’lik yön değiştirme oluşturacak şekilde ayarlanmıştır. Kalpteki elektriksel aktivasyon pozitif elektrodun yerleştirildiği bölgeye doğru ise pozitif, pozitif elektrottan uzaklaşıyorsa negatif bir yön değiştirme oluşturur. Diğer bir ifadeyle depolarize olan dalganın elektriksel odaktan uzaklaşması durumunda trase (dalga) temel çizginin üstünde oluşur ve pozitif dalga olarak isimlendirilir. Negatif dalga ise depolarize olan dalganın odağa doğru geldiği durumlarda trase temel çizginin altında oluşur.  Bu yön değiştirmelerin yüksekliği mm, süresi sn olarak hesaplanır. Elektrotların konumuna göre EKG derivasyonları oluşturulur. Bir pozitif ve bir negatif elektrotun kullanılmasıyla elde edilen derivasyonlar bipolar (standart), tek bir pozitif elektrot ile elde edilen derivasyonlar ise unipolar olarak adlandırılır.

12.2.1. EKG Cihazı Hazırlığı 

EKG cihazı on/off butonu kullanılarak çalıştırılmalı ve kontrol edilmelidir. Ekstremite ile göğüs elektrotları ve bunların uçunda tutaçların bütünlüğü ve işlevselliği,  hasta kablosu ile cihaz bağlantısı kontrolleri dikkatlice yapılır.

EKG kağıdı varlığı, kağıt kapağını kapalı konumda olduğu kontrol edilir. Kağıt bitmek üzere ise, kayıt esmasında bitmemesi için yenisi koyulur.

EKG cihazı kalibre işlemi yapılır. Cihazın gösterge panelindeki yazdırma hız tuşu, kalibrasyon 25 mm/sn. ve voltaj (amplitüd) 10mm/mV olacak şekilde ayarlanmalıdır.

Filtre buton / butonları aktif hale getirilmeli, dolayısıyla ile kalbe ait olmayan sinyaller engellenmelidir.

İstenilen derivasyonlar ‘Lead’ düğmesi kullanılarak,   “1”, “3”, “6” ya da “12” kanal şeklinde ya da “1+1”, “3+1”, “6+1” ve “12+1” kanal olarak istenen derivasyon seçilip kayıt işlemi yapılır. 

12.3. Hastanın Elektrokardiyografi Kayıtları İçin Hazırlığı 

EKG kayıtlarının alınması; için EKG cihazı, ekstremite ve göğüs elektrotları, alkol,  ileti jeli ve kağıt havlu hazır olmalıdır.

12.3.1. Hastanın Hazırlığı 

İşlem öncesi hastaya sahiplerine ve yardımcılara işlem hakkında mutlaka bilgilendirme yapılmalıdır. Hayvanın zaptı-raptı yapılırken veya işlem esnasında korkabileceği de göz önüne alınarak hassasiyet gösterilmelidir.

Sakinleştirici uygulanmamış hasta kedi veya köpekler, elektrik yalıtımı yapılmış bir yüzeye sahip muayene masası üzerine sağ yan tarafına yatırılmalıdır. Ön bacaklar öne ve arka bacaklar arka doğru uzatılmış olmalıdır. Titremelerin veya kas kasılmasının olmaması ve rahat bir pozisyonda bulunması ve elektrot uçlarının birbirlerine temas etmemesi önemlidir.

Şiddetli solunum güçlüğü olan kritik hastalarda ve bazı kedilerde EKG kayıtları hasta strenal pozisyonda ya da hastanın daha rahat bulduğu bir pozisyonda ayakta yapılabilir.

Elektrot bağlanacak vücut bölümlerdeki tüyler / kıllar açılır ya da kesilir. Bu bölgelerin ıslak/yaş olması durumunda, elektrot yerleştirilecek bölgeler iyice kurulanmalıdır. Hastanın üzerindeki tasma ve zincir gibi metal objeler işlem öncesi alınır veya çıkarılır.

12.3.2. Hasta ve Cihaz Bağlantısının Yapılması 

Hasta kablosu ucundaki tutaçların vücuda bağlanacağı yerlere yani Elektrotların yerleştirileceği vücut bölümlerine dikkatlice alkol ve/veya elektro jel sürülür. Jelin sürülme amacı, derideki elektriksel iletimi aktarımı kolaylaştırmaktır.

İlk önce ekstremite elektrotları ön ve arka bacaklara yerleştirilir. Elektrotların metal kısımları timsah ağızı yada mandal şeklindeki tutaçlar sayesinde iliği bölgenin derisine tutturulur.  Ekstremitenin  kayıtları için ön bacaklarda dirsek ekleminin arka kısmı ve arka  bacaklarda diz ekleminin ön kısmı kullanılır.  Sağ ön bacak dirsek ekleminin arka kısmına kırmızı elektrot,  Sol ön bacak dirsek ekleminin arka kısmına, sarı elektrot,  Sol arka  bacaklarda diz ekleminin ön kısmına yeşil elektrot,  Sağ arka  bacaklarda diz ekleminin ön kısmına siyah elektrot tutaçlar sayesinde jel sürülmüş deriye tutturulur. Topraklama  işlemi siyah elektrot yapmaktadır.  

Daha sonra Göğüs elektrotları aşağıda belirtildiği gibi toraks üzerindeki bölgelere yerleştirilir.

rV1 (1 numaralı elektrot);  Sağ 5. kostal yüzeyin sternal ucuna,  V (2 numaralı elektrot); Sol 6. kostal yüzeyin sternal ucuna,  V4 (4 numaralı elektrot); Sol 6. interkostal yüzeyin kosta-kondral birleşim yerine, V6 (6 numaralı elektrot) 7. omurun dorsaline tutturulur.

 Böylece hem ekstremite kayıt yolları olan I., II. ve III. (bipolar) ve  aVR, aVL ve aVF (ünipolar) traseleri ve hem de göğüs (rV1, V2, V4 ve V6) traseleri kayıt edilir.  EKG trasesinde P-QRS-T kompleksi her bir kalp siklusunu yansıtır

12.3.3. Elektrokardiyogram 

Kayıt işlemini başlatmak için ‘Start/Stop’ düğmesine basılır. Kayıt işlemi otomatik olarak başlar ve ölçümler otomatik olarak yapıldıktan sonra kendiliğinden sonlanır. Kayıt esnasında hasta hareket etmemeli, kas aktiviteleri ve titremelerin durdurulması gereklidir.  EKG traseleri, ölçümleri ve bulguları milimetrik EKG kâğıdı üzerine yazdırılmış olarak cihazdan alınır. Elektrokardiyogram cihazdan düzgün bir şekilde yırtılarak çıkartılır. Elektrokardiyogram üzerine mutlaka hasta sahibinin adı-soyadı ve hastanın adı ve tarih-saat gibi bilgiler yazılmalı ve hasta sahibine verilmelidir.

Elektrokardiyogram alınınca,  önce cihaz kapatılır, sonra sırasıyla göğüs elektrotları ve sonra bacak elektrotları çıkarılır. Hastanın üzerindeki jellerin temizlenmesi için kâğıt havlu verilir. Elektrotların ve tutaçların üzerindeki jelleri de temizlendikten sonra kablolar kırılmadan toparlanıp, asılmalıdır (Şekil 17).

 

Şekil 17. EKG cihazı (A), EKG ara kabloları, elektrotlar ve tutaçlar (B), bir köpekte (C) ve bir kedide (D) EKG-hasta bağlantılarının yapılması

Uygulamalar

EKG Cihazının hazırlığı

Elektrotların tanınması ve hastaya bağlanması

Uygulama Soruları

Elektrokardiogram için cihazın hazırlığı nasıl yapılır

Göğüs elektrotları hastanın neresine bağlanır

Extremite elektrotları hastanın neresine bağlanır

 


Bölüm Özeti

Kalbin elektriksel aktivitesini değişikliklerinin kaydı için havyaların ön ve arka bacakları ile göğüs kafesi üzerine elektrotlar yerleştirildikten sonra kablolar aracılığıyla cihaza bağlanak kayıt edilmesi tekniğine Elektrokardiyografi denir. Cihaz ve hastanın hazırlanmasında hususlar yerine getirildikten sonra kalp grafisi kayıtları yapılabilir.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Elektrokardiyografi nedir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kalbin elektriksel aktivitesindeki değişikliklerin incelenmesidir

(B) Kalbin sinirsel ileti potansiyelindeki farklılıkların incelenmesidir

(C) Kalbin ultrasonografi ile muayenesidir

(D) Kalbin radyoaktivetisinimn ölçülmesidir

Kalbin röntgenin çekilmesidir

Cevap-1 :

Kalbin elektriksel aktivitesindeki değişikliklerin incelenmesidir


Soru-2 :

Aşağıdaki ifadelerden hangisi Elektrokardiyografinin amacı için en doğrudur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kalbin yapısal ve fonksiyonel hastalıklarının belirlenmesi ve takip edilmesi

(B) Kalbin ritim ve iletim hastalıklarının belirlenmesi ve takip edilmesi

(C) Kalbin sinirsel hastalıklarının belirlenmesi ve takip edilmesi

(D) Akciğer hastalıklarının doğru teşhisi ve takip edilmesi

Karaciğer hastalıklarının doğru teşhisi ve takip edilmesi

Cevap-2 :

Kalbin ritim ve iletim hastalıklarının belirlenmesi ve takip edilmesi


Soru-3 :

Aşağıdaki hastalıklardan hangisi Elektrokardiyografi ile teşhis edilebilir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Artitmiler

(B) Kalp kapakları yetmezlikleri

(C) Hiperkalsemi

(D) Kanserler

Akciğer ödemi

Cevap-3 :

Artitmiler


Soru-4 :

Köpek ve kedilerde elektrokardiyogram için hastanın pozisyonu aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Köpek otuşu pozisyonu

(B) Hastanın sırt üstü yatırılarak ön bacaklar öne çekilmiş halde tutulması

(C) Hastanın sırt üstü yatırılarak arka bacaklar geriye çekilmiş halde tutulması

(D) Hastanın sol yan tarafı yerde olacak şeklide yan yatırılması pozisyonu

(E) Hastanın sağ yan tarafı yerde olacak şeklide yan yatırılması pozisyonu

Cevap-4 :

Hastanın sağ yan tarafı yerde olacak şeklide yan yatırılması pozisyonu


Soru-5 :

At ve büyük ruminantlarda elektrokardiyogram için hastanın pozisyonu aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Sternal yatış pozisyonu

(B) Köpek otuşu pozisyonu

(C) Ayakta duruş poziyonu

(D) Hastanın sırt üstü yatırılarak arka bacaklar geriye çekilmiş halde tutulması

Hastanın sol yan tarafı yerde olacak şeklide yan yatırılması pozisyonu

Cevap-5 :

Ayakta duruş poziyonu


Soru-6 :

Hayvanların EKG çekmleri için uygulabilen sakinleştirici ilaç aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Butomidor

(B) Domitor

(C) antisedan

(D) Ksilazin

(E) Hiçbiri

Cevap-6 :

Hiçbiri


Soru-7 :

Cihaz-hasta bağlantısı yapırken arka bacaklara hangi renk elekrotlar bağlananır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kırmızı ve sarı

(B) Kırmızı ve yeşil

(C) Kırmızı ve siyah

(D) Siyah ve yeşil

Sarı ve yeşil

Cevap-7 :

Siyah ve yeşil


Soru-8 :

Cihaz-hasta bağlantısı yapırken ön bacaklara hangi renk elekrotlar bağlananır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Siyah ve yeşil

(B) Kırmızı ve siyah

(C) Kırmızı ve sarı

(D) Kırmızı ve yeşil

Sarı ve yeşil

Cevap-8 :

Kırmızı ve sarı


Soru-9 :

Köpek ve kedilerin EKG kayıtları için kullanılan göğüs elektrotların toplam adedi aşağıdakileden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) 2

(B) 4

(C) 6

(D) 8

10

Cevap-9 :

4


Soru-10 :

Aşağıdakilerden hangisi Elektrokardiogram alımı esnasında dikkat edilmesi gerekli hususlardan değildir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Masa yalıtılmış olmalı

(B) Hasta hareketsiz durmalı

(C) Ortam sessiz ve hasta olmalı

(D) Ortam ışıksız, karanlık olmalı

Hastada kas titremeleri olmamalı

Cevap-10 :

Ortam ışıksız, karanlık olmalı


13. Elektroensefalografi (eeg)



13.1. EEG’nin Tanımı ve Kullanım Amacı 

Beyindeki elektriksel faaliyetlerinin incelenmesine Elektroensefalografi (EEG) denir. Beyin normal fizyolojik fonksiyonları yerine getirebilmek için sürekli olarak düşük şiddetli elektrik akımları üretilir. Bu akımlar 0,5–40 Hz frekansında ve 3-300 mikrovolt şiddetindedir. Üretilen akımlar düzenli bir şekilde beyine yayılır ve fonksiyonlarını gerçekleştirirler. Beyindeki elektriksel aktivite kafa derisine daha önceden belirlenmiş noktalara yerleştirilen elektrotlar yardımıyla monitörize edilerek incelenir.

EEG’nin Veteriner hekimliğinde en yaygın kullanım alanı epileptoik nöbet aktivitesinin belirlenmesidir. Bunun dışında koma durumlarında prognoz tayininde, anti-epileptik ilaçların kullanımının sonlandırılması kararında ve beyin ölümü varlığının saptanması amacıyla kullanılır.

 Hayvanlardaki EEG çalışması ilk kez 18.yüzyıl sonlarında tavşan ve köpek beyninin elektriksel aktivitesinin görüntülenmesi üzerine yapılmıştır. İnsanlarda ise 19.yüzyılın başlarında ilk EEG kayıtları alınmaya başlamıştır.

EEG, beynin yapısal durumundan çok fizyolojik durumu hakkında bilgi vermektedir. Kayıt işlemi sırasında beyinde rutin olarak üretilen elektriksel akımlar değerlendirilir ve hasta için herhangi bir yan etki söz konusu değildir.

13.2. EEG İçin Cihaz ve Hastanın Hazırlığı 

13.2.1. EEG Cihazının Hazırlığı 

EEG cihazı dört bölümden oluşur. Bunlar Elektrotlar,   Pre-amplifilatör, Amplifikatör ve Galvanometredir. Kurşun kaplı iletken sisteme sahip olan elektrotlar yardımıyla alınan beynin elektriksel uyarımlar preamplifikatör ve amplifikatörde büyütülür ve galvanometre tarafından dijital ekranlarda (monitörde) görülebilir elektriksel dalgalara dönüştürülür (Şekil 18). 

 

 

Şekil 18. EEG cihazı (A) ve elektrotlar (B).

13.2.2. Hastanın Hazırlığı ve Cihaz-Hasta Bağlantısının Yapılması 

Köpek ve kedilerde EEG uyku halinde iken çekilmesi gereklidir. EEG işlemine başlamadan önce hastanın zapt-ı rapt’ının sağlanabilmesi ve uyku durumuna girmesi amacıyla Ksilazin hidroklörür ile (1mg/kg) hasta sedasyona alınır. Epileptik aktivite oluşumunda rol oynayan piramidal korkital hücreler üzerinde etkisi en az olduğu için yani elektriksel aktiviteler üzerine yan etki oluşturmayan / bozmayan sakinleştirici olan ksilazin hidroklörür tercih edilir. Yeterli kas gevşemesi sağlandıktan sonra hasta sternal pozisyonda yatırılır.  Elektrotlar kafatasındaki belirlenen noktalara deri altı olarak yerleştirilir  (Resim 19 )

 Cihaz ile hasta arasındaki bağlantının yapılması için;

Z elektrotu (referans elektrotu) burun üstü yada sol yanak derisine, 

Fp1-Fp2 elektrotları: sol ve sağ alının gözlere yakın bölgesi derisi (Ön alın– Frontopolar),

 F3-F4 elektrotları: sol ve sağ alnın kulaklara yakın bölge derisine (arka alın–Frontal), 

P/C3-P/C4 elektrotları: sol ve sağ kulak kökü önü (Pariyetal) bölge derisine,

O1-O2 elektrotları:  sol ve sağ kulak kökü arkasına (Oksipital) bölge derisine,

T3-T4 elektrotu:  kulak kanalı girişi yakınındaki bölge  (Temporal) derisine,

Cz-Oz elektrotları: kafa tası ortası ve ense ortası bölge (Central) derisine yerleştirilir.      

 

Şekil 19. EEG elekrotlarının kafa derisine yerleştirilme bölgeleri ve hasta yatış pozisyonu. Fp1-Fp2: Frontopolar,  F3-F4: Frontal, P3-P4: Pariyetal, O1-O2: Oksipital, T3-T4: Temporal, Cz-Oz: Merkez, Z: Referans

13.3. EGG Kayıtlarının Alınması (Elektroensefalogram) 

EEG görüntüleme ve kayıt alma süresi hayvanlarda ortalama 20-30 dakikadır. Bu süreçte hastaya temas edilmez. Dış ses uyarılarından (diğer hayvan sesleri vb)  veya kas hareketlerinden oluşabilecek traseleri önlemek için kayıt odaları özenle tasarlanmalıdır. Bu işlem sırasında bir elektrot çifti tarafından ölçülen elektriksel sinyali yani EEG dalgaları monitörize edilir ve aynı esnada kayıt işlemi başlatılır.

EEG dalgaları frekansına göre 4 e ayrılır. Bunlar Alfa, Beta, Teta, Delta’dır (Resim 60). Beta dalgaları;  >13 Hz ( bir sn’deki dalga sayısı 13 den fazla), Alfa dalgaları: 8-13 Hz (bir sn’deki dalga sayısı 8 ile 13 arasında, Teta dalgaları; 4-7 Hz (bir sn’deki dalga sayısı  4 ile 7 arasında), Delta dalgaları; < 4 Hz  (bir sn’deki dalga sayısı 4 den az) olup, bunlar çok sık, sık, geniş, daha geniş dalga çizgileri halinde monitörden izlenebilir. Beta dalgaları; Sağlıklı, uyanık ve herhangi bir uyaranla uyarılmış,  Alfa dalgaları;   sağlıklı, uyanık ve sakin durumdaki,  Teta dalgaları; hafif uyku halinde (EEG kaydında 1/7 – 1/4sn periyodunda) yetişkin köpeklerde kaydedilirler. Delta dalgaları; yavruluk çağında ve sağlıklı yetişkin hayvanların derin uyku halinde iken normal trase olarak saptanabilir. Eğer uyanık halde ise patolojik bir durum varlığına işarettir. Patolojik beyin dalgaları ya da EEG traseleri ise; teta ve delta gibi yavaş veya paroksismal dalgalar halinde kayıt esnasında monitörize edilirler. Kesin olarak patolojiyi gösteren paroksismal dalgalar; Diken (Spike) / Keskin (Sharp) dalgalar (1), Çoklu diken (Multiple spike) dalgalar (2) ve Keskin dalga kompleksi (3) halinde kayıt edilir (Şekil 20).   

 

 

Şekil 20 . Patolojik EEG dalgaları. Kayıt üzerinde işaretli alanlarda Multipl diken dalgalarının görüntüsü

Kayıtlar tamamlandıktan sonra hayvanın kafa derisi içine yerleştirilmiş olan elektrotlar yerinden çıkartılır ve bölgenin dezenfeksiyonu yapılır. Hayvanın kendiliğinden uyanması için sakin ortamda bekletilir. Uyandırmak için herhangi bir kimyasal ajan ya da ilaç kullanmak gerekli değildir. Doğal olarak uyandıktan sonra da refleksleri yenine gelene kadar (özellikle yutma refleksi) su ve yemek verilmez.

Uygulamalar

EEG Cihazının hazırlığı

Elektrotların tanınması

Elektrotların hastaya bağlanması

Uygulama Soruları

Elektroensefalogram için cihazın hazırlığı nasıl yapılır

Kafa bölgesi üzerindeki deri içine yerleştirilecek elektrotları seçimi nasıl yapılır.

Kafa bölgesi üzerindeki deri içine yerleştirilecek elektrot yerlerinin belirlenmesi nasıl yapılır.

 


Bölüm Özeti

Beyinin elektriksel dalgalarının incelenmesi olan elektroensofalografi yöntemi ile epilepsi veya epileptoid nöbetler gibi beyinin ileti sistemindeki hastalıkları teşhis edilebilir. Bunun için hayvana uyku modunda olacak şekilde sedasyon yapılır. Kafa bölgesi derisi içine önceden belirlenen yerlere yerleştirilen elektrotların bağlı olduğu kablolar sayesinde cihaza beyin dalgalarının aktarılması, izlenmesi ve kayıtların alınması işlemleridir. Kayıtlar tamamlandıktan sonra elektrotlar hayvandan uzaklaştırılır ve hayvanın kendiliğinden uyanması için beklenir.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Aşağıdaki hangisi Elektroensefalografinin tanımıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kalbin elektriksel ileti potansiyelinin incelenmesi

(B) Kalbin sinirsel ileti aktivasyonunun incelenmesi

(C) Beynindeki elektriksel faaliyetlerin incelenmesi

(D) Beyinin ultrasonografi ile muayenesi

Beyin sinirlerinin röntgenin çekilmesi

Cevap-1 :

Beynindeki elektriksel faaliyetlerin incelenmesi


Soru-2 :

Aşağıdakilerden hangisi hayvanlarda Elektroensefalografinin kullanım amacı için en doğrusudur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Beyinin yapısal ve fonksiyonel hastalıklarının belirlenmesi

(B) Sinirlerin ritim ve iletim hastalıklarının belirlenmesi

(C) Epileptoik nöbet aktivitesinin teşhisi ve takibi

(D) Boyunun yapısal ve fizyolojik durumu belirlenmesi

Bel omuru sinirleri hastalıklarının doğru teşhisi ve takibi

Cevap-2 :

Epileptoik nöbet aktivitesinin teşhisi ve takibi


Soru-3 :

Aşağıdaki tanımlardan hangisi Elektroensefalogram için en uygunudur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kalbin elektrik sinyallerinin kayıt edilmesi ve yazdırılması

(B) Kalbin dinamik hareketlerinin kayıt edilmesi ve yazdırılması

(C) Boyunun elektriksel akımının kayıt edilmesi ve yazdırılması

(D) Beyinin elektriksel dalgalarının kayıt edilmesi ve yazdırılması

Kas sinir elektriksel dalgalarının kayıt edilmesi ve yazdırılması

Cevap-3 :

Beyinin elektriksel dalgalarının kayıt edilmesi ve yazdırılması


Soru-4 :

Aşağıdakilerden hangisi köpeklerde EEG için en uygun pozisyondur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Hasta sternal pozisyonda, baş ve boyun öne doğru uzatılmış şekilde

(B) Hasta sırt üstü yatırılıp, ön bacaklar öne doğru uzatılmış şekilde

(C) Hasta sırt üstü yatırılarak, arka bacaklar geriye çekilmiş halde

(D) Hastanın sol yan tarafı yerde olmak üzere, yan yatırılması şeklinde

Hastanın sağ yan tarafı yerde olacak şeklide, yan yatırılması halinde

Cevap-4 :

Hasta sternal pozisyonda, baş ve boyun öne doğru uzatılmış şekilde


Soru-5 :

Hayvanlarda EEG kayıtları esnasında sedasyon ve/veya anestezi için aşağıda verilen bilgilerden hangisi en dogrudur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Hayvanlarda EEG kayıtları esnasında sedasyon ve/veya anestezi yapılamaz

(B) EEG kayıtları için yapılacak sedasyon hayvanı uyku haline getirecek kadar olmalı

(C) EEG kayıtları için yapılacak sedasyon hayvanı uyanık ancak hareketsiz hale getirecek kadar olmalı

(D) EEG kayıtları için hayvanlara genel anestezi gereklidir.

EEG kayıtları için hayvanlara önce sedasyon ve sonra gaz anestezisi yapılmalıdır

Cevap-5 :

EEG kayıtları için yapılacak sedasyon hayvanı uyku haline getirecek kadar olmalı


Soru-6 :

Aşağıdakilerden hangisi EEG’de Referans elektrot olarak kullanılır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Cz” elektrotu

(B) Oz” elektrotu

(C) F3” elektrotu

(D) F4” elektrotu

(E) Z” elektrotu

Cevap-6 :

Z” elektrotu


Soru-7 :

Aşağıdakilerden hangisi EEG’de merkez elektrotlar ve yeşleşim yerleri için en doğru ifadedir

(Çoktan Seçmeli)

(A) Cz; gözlerin ortasına ve O2; kulakları arasına yerleştirilir.

(B) Cz; kafatası ortasına ve Oz; ense ortasına yerleştirilir.

(C) Z; kaşların ortasına ve Oz; ense ortasına yerleştirilir.

(D) O2; kafanı tepe noktasına ve T4; ense köküne yerleştirilir.

F3; kulak kökü arkasına ve F4; ense köküne yerleştirilir.

Cevap-7 :

Cz; kafatası ortasına ve Oz; ense ortasına yerleştirilir.


Soru-8 :

Frontal eletrotların kısaltma kod isimlerini aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) C2 ve C4

(B) P3 ve P4

(C) O3 ve O4

(D) F3 ve F4

Z1ve Z2

Cevap-8 :

F3 ve F4


Soru-9 :

Aşağıdakilerden hangisi Elektroensefalogramdaki dalgaları frekanslarından değildir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Alfa

(B) Beta

(C) Delta

(D) Teta

(E) Zetta

Cevap-9 :

Zetta


Soru-10 :

Elektroensefalografi işleminin yönetimi için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Dış ses uyarılarından yalıtılmış odalarda kayıt yapılmalıdır

(B) Karanlık veya loş odalarda kayıtlar yapılmalıdır

(C) Kayıt işlemi esnasında hastanın uyku modunda olması gerekir

(D) Kayıt işlemi sonrası hastanın doğal uyanması beklenmelidir

(E) Kayıt işlemi bitince hasta antisedan bir ilaç ile uyandırılmalıdır

Cevap-10 :

Kayıt işlemi bitince hasta antisedan bir ilaç ile uyandırılmalıdır


14. Elektromiyografi



14.1. Elektromiyografi Tanımı ve Kullanım Amacı 

Vücuttaki sinir ve kasların elektriksel aktivitesinin incelenmesine yarayan nörolojik bir tanı tekniğine Elektromiyografi (EMG) denir.  Motor ve sensor sinir fonksiyonları ile nöromuskuler iletim ve istemli kasların hareketlerinin değerlendirilmesi amacıyla kullanılan bir elektrotiyagnostik yöntemdir. Bu yöntem 80 yıldan beri nörolojide yerini almış olmasına rağmen son 50 yıldır hayvanların sinir-kas hastalıkları alanında kullanıldığına dair bilgiler mevcuttur.

EMG ile temel olarak istemli kas aktivitesi ile dinlenme halindeki kasta spontan aktivite değerlendirir. EMG, hayvanlarda nöromuskuler hastalıklar, konjenital yada edinsel polinöyropatiler, metabolik hastalıklara bağlı periferal nöropatiler, botilusmus ve tetanoz gibi nöromuskuler kavşak hastalıkları kauda ekuina sendromu, periferal sinir tümörleri ile farengiyal ve larengiyal hastalıkların teşhisinde yardım edici tetkik olarak kullanılmaktadır. Genel olarak, merkezi sinir sistemi hastalıkları, periferal sinir sistemi hastalıkları, nöromusküler kavşak hastalıkları ve kas hastalıkların tanısında yardımcı bir tekniktir. Omurilik ve sinir hasarları (ısırılma, kesilme, travma ve tümör) ile sıkışmaları, boyun ve bel fıtıkları, Kas ve sinir-kas kavşağı bozuklularının (myastenia gravis, myopati) teşhisinde de kullanılabilen bir yöntemdir.

EMG; fiziki muayene ve laboratuvar testleri gereksinimini tam olarak ortadan kaldırmaz. Klinik olarak düşünülen tanıyı “Doğrulama / Reddetme” konusunda yararlıdır. Hasta için uygulanması zor ve acı verici bir yöntem değildir.

Sağlıklı köpeklerde sağ ve sol bacaklar arasında ve yine büyük ırk köpekler ile küçük ırk köpekler arasında elektromiyografik muayene açısından önemli fark yoktur. Erişkin köpeklerin normal sinir ileti hızlarına 6-12 aylık yaştan itibaren ulaştığı ve 7 yaşın üstünde ise motor sinir ileti hızının %10-15 azalmaktadır.

Sinir ileti çalışmalarında bölge sıcaklığının ileti üzerinde önemli etkisi vardır. Köpeklerde 20-38 °C doku sıcaklığında yapılan motor sinir ileti kayıtları alınırken, artan her derece için motor ileti hızı 1,7 m/s artığı unutulmamalıdır.

14.2. EMG İçin Cihaz ve Hastanın Hazırlığı 

14.2.1. EMG Cihazının Hazırlığı 

EMG cihazı da beş bölümden oluşur. Bunlar amplifer, ekranı, hoparlör, similatör ve elektrotlardan oluşur. Stimülatörler genellikle 0,05 ile 1,00 ms arasında değişen sürelerde elektriksel dalga uyarımı verebilir. Kurşun kaplı iletken sisteme sahip olan elektrotlar yardımıyla alınan kasın elektriksel uyarımlar dönüştürülür. Kayıt elektrotları; yüzük, cup ve iğne elektrotlarıdır. Toprak elektrot ise; rutin sinir iletim çalışmalarında toprak elektrotu uyarım ve kayıt elektrotları arasında yerleştirilir.

İğne Elektromiyografi; çizgili kaslara yerleştirilen elektrotlarla kasın elektriksel aktivitesinin belirlenmesi ve bu aktivitenin bir amfi yardımı ile ateşlenen motor ünite potansiyellerinin bireysel olarak osiloskop’a kayıt altına alınması işlemidir.

14.2.2. Hastanın Hazırlığı ve Cihaz-Hasta Bağlantısının Yapılması 

Köpek ve kedilerde EMG çekim ve kayıt işlemleri genel anestezi yapılmalıdır.  Doğru sonuçlar alınabilmesi ve değerlendirmeler yapılabilmesi hasta hayvanların genel anestezisi gereklidir.

Kas/sinirin uyarılması artefaktını önlemek için, yalıtımı yapılmış bir zemine hasta yatırılmış olmalı ve hareketsiz durmalıdır. Yardımcı personel dahil hiç kimse hastaya dokunmamalıdır.

Aksonal dejenerasyon, şiddetli sinir hasarlarında akson bütünlüğü kaybına neden olur. Böylece denerve olan (sinir uyarıları oluşmayan) kasta düşük amplitüdlü denervasyon potansiyel dalgaları gözlenir. Ancak akson kaybı olan hayvanlarda 2-3 hafta sonra yapılan iğne EMG’lerinde fibrilasyon potansiyel dalgaları geliştiği saptanmış olduğu için EMG incelemelerinin sinir hasarından 2-3 hafta sonraya ertelenmesi gereklidir.

Uyarının şiddeti sinirin tüm aksonlarını uyartacak şiddetin biraz üzerinde yani supramaksimal düzeyde olmalıdır. Sağlıklı bir siniri aktive etmek için 0,1 m/sn süreli, 10-50 mA akım şiddeti veya 100-300 V gerilimi olan yüzeysel uyarım yeterlidir. Uyarım genellikle düşük uyarım şiddetinden başlayıp en büyük voltaja (amplitüd) ulaşıncaya kadar arttırılır.

Kas aksiyon potansiyelleri için M dalgaları kaydederken aktif elektrot kasın göbeğine, inaktif veya referans elektrot tendon üzerine gelecek şekilde ve Sinir aksiyon potansiyelleri için F dalgalarının kaydı için aktif elektrot istenen deri dağılım alanına ve referans elektrot onun 3-4 cm distaline yerleştirilir (Şekil 21).  Kas ve sinir aksiyon aktivasyon dalgalarının değerlendirilmesi; kayıt ve uyarım elektrotlarının doğru yerleştirilmesi, uygun şiddette uyarımı verilmesi gereklidir. Ancak motor sinir ileti çalışmalarındaki bu işlemler kolayken duyu sinir iletisi kayıtları için zordur ve daha fazla tecrübe ve özenli çalışma gerektir.

 

Şekil 21. Kas ve sinir aksiyon aktivasyon dalgalarının kaydı için elektrotların yerleştirilmesi (A). EMG cihazının hastaya uygulanması ve traselerin oluşması (B), Sinir ve kas dokudan alınan EMG trase örnekleri (C).

Rutin EMG için genellikle standart konsantrik, bipolar konsantrik veya monopolar tip elektrotlar kullanılır. EMG ile kasın yalnız sınırlı bir bölümü incelenecek ise “İğne Elektrotlar” (Şekil 22 ) ya da kas tümüyle kütlesel olarak incelenecek ise “Yüzeysel Elektrotlar” kullanılır. Veteriner hekimliğinde daha çok iğne elektrotlar tercih edilmektedir.    Klinik muayene sonucu şüphelenilen patolojiye uygun kas seçilerek yapılır.

 

 

Şekil 22. İğne elektrot çeşitleri

14.3. EMG Kayıtlarının Alınması (Elektromiyogram) 

 İğne ya da yüzeysel elektrot kullanılarak sinir uyarılması ve sinir aksiyon potansiyelinin kayıt işlemi yapılır. Kaslara yerleştirilen elektrotlarla kasların elektriksel aktivitesinin bir amfi yardımıyla büyültülerek osiloskoba kayıt edilmesi işlemisdir. Meydana gelen rahatsızlıkların Sinirsel kökenli mi, Kas kökenli mi ya da Motor plak kökenli mi olduğunun saptanması açısından önem arz eder. Bu ayrım yapılırken; Kasa dışarıdan elektriksel uyarı verilerek kasın vereceği yanıt incelenir ve Kasın içinde mevcut olan elektrik akımı kayıt edilerek referans değerlerle karşılaştırılması gerekir.

Sağlıklı hayvanlarda dinlenme fazında bulunan kaslarda aktivite olmadığından elektriksel olarak sessizdir. Normal kaslarda Motor Ünite Aksiyon Potansiyali,  İnzersiyon Aktivitesi,  Spontan Dalgalar (dinlenme durumunda anormal kabul edilir) ve minyatür son Plak potansiyeli olmak üzere dört tip elektriksel aktivite gözlenebilir. Derin anestezideki hastalarda motor ünite aksiyon potansiyeli gözlemlenmezken, primer kas hastalığı gibi durumlarda anormal spontan kas aktiviteleri gözlemlenmeye devam eder. Primer kas hastalıkları sonucunda kas hasarı şekillendiğinde ise fibrilasyon potansiyeli, pozitif keskin dalgalar, miyotonik potansiyeller ve kompleks tekrarlayan deşarjlar anormal elektriksel potansiyeller olarak belirlenebilir. İğne elektrot son plak bölgesine yakın bir yere yerleştirilirse zaman zaman düşük seviyeli aktiviteler izlenir, buna “Son plak gürültüsü”  denir.  Varlığı normal kabul edilir. Sörflerin dalgalarda çıkardığı sese benzer ses duyulur. İğne EMG ile kayıt edilen son plak potansiyeli, pozitif keskin dalga, fibrilasyon, fasikülasyon, nöyromiyotonik ve miyoşimik deşarj gibi elektriksel aktivitelerin örnekleri elektromiyogram görülmektedir (Şekil 23). 

 

Şekil 23 . İğne EMG ile kayıt edilen normal ve anormal elektriksel aktivitelerin elektromiyogramı.

Kayıtlar tamamlandıktan sonra hayvanın kasları yerleştirilmiş olan elektrotlar yerinden çıkartılır ve bölgenin dezenfeksiyonu yapılır. Hayvanın kendiliğinden uyanması için sakin ortamda bekletilir. Doğal olarak uyandıktan sonra da refleksleri yenine gelene kadar su ve yemek verilmez. Solunum yetmezliği gibi acil bir yoksa anesteziyi sonlandırmak için herhangi bir kimyasal ajan ya da ilaç kullanmak gerekli değildir.

Uygulamalar

EMG Cihazı tanınması

Elektrotların hastaya uygulanması

Uygulama Soruları

EMG için cihazın hazırlığı nasıl yapılır

Elektrotları seçimi nasıl yapılır.

Elektrot yerlerinin belirlenmesi nasıl yapılır.

 


Bölüm Özeti

Vücuttaki sinir ve kasların elektriksel aktivitesinin incelenmesine yarayan nörolojik bir tanı tekniğine Elektromiyografidir. Genel olarak, merkezi ve periferal sinir sistemi hastalıkları, nöromusküler kavşak hastalıkları ve kas hastalıkların tanısında yardımcı bir tekniktir. İğne ya da yüzeysel elektrot kullanılarak sinir uyarılır ve sinir aksiyon potansiyelinin kayıt edilir. Kaslara yerleştirilen elektrotlarla kasların elektriksel aktivitesinin bir amfi yardımıyla büyültülerek osiloskoba aktarılır. Oluşan traseler kayıtedilir.

Kaynakça

1. Alkan Z: (1999). Radyolojide Temel Prensipler.  Veteriner Radyoloji. Mina Ajans, 1999, ISBN: 975-94015-0-9. Sayfa 1-56.

2. Bakirel U, Bilal T: Determination of Kinetic, Structural and Functional Changes in the Hearts of Dogs with Experimentally Introduced Myocardial Infarction Using M-Mode and 2-D echocardiography. Turkısh J. Vet. Anim Sci, 4, 673-80, 1999.

3. Berendt M, Høgenhaven H, Flagstad A, Dam M: Electroencephalography in dogs with epilepsy: similarities between human and canine findings.  Acta Neurol Scand. 99(5):276-83, 1999.

4. Cesme H,  Salcı H.: Electromyography in dogs. Veteriner Fakültesi Dergisi, Uludağ Üniversitesi; 36(1/2):9-13, 2017.

5. Damadian, R., Goldsmith, M., & Minkoff, L. (1977). Nmr in cancer: Xvi. fonar image of the uve human body. Physiological chemistry and physics.

6. Feeney D.A., Johnston G.R: The Kidneys and Ureters, Thrall D.E. (ed). Textbook of Veterinary Diagnostic Radiology, 5th edition, Saunders, Missouri, 2007, 693-708.

7. Goldsmith, M., Koutcher, J. A., & Damadian, R. (1977). Nuclear magnetic resonance in cancer, XII: application of NMR malignancy index to human lung tumours. British journal of cancer, 36(2), 235-242.

8. Gugjoo, M. B., Prakash, K., Aithal, H. P., Pawde, A. M., & Kuldeep, D. (2014). An update on diagnostic imaging techniques in veterinary practice. Advances in Animal and Veterinary Sciences2(4S), 64-77.

9. Kamel A: Basic ECG in dogs and cats 1;  internal&preventive veterinary medicine. 2019.

10. Kaya T. Tıp Öğrencileri için temel radyoloji fiziği. http://www.tumrad.net/FileUpload/ds58732/File/radyolojifizigi_tamer_kaya.pdf. Erişim 23/11/2020

11. Maria H. (2012): Small Animal Radiographic Techniques and Positioning, John Wiley & Sons, Sussex, UK, ISBN 978-0-8138-1152-9.

12. Martin M: ECG interpretation in small animals: 3. Practical guidelines. In Practice 24(5): 2002.

13. Morita T, Nakamura K, Osuga T, Morishita K, Sasaki N, Ohta H, Takiguchi M: Right ventricular function and dyssynchrony measured by echocardiography in dogs with precapillary pulmonary hypertension. J.Vet Cardiology. 23, 1-14, 2019.

14. Mukherjee J, Mohapatra SS, Jana S, Das PK, Ghosh PR, Das K ,Banerjee D: A study on the electrocardiography in dogs: Reference values and their comparison among breeds, sex, and age groups. Veterinary World, 13(10): 2216-20. 2020

15. Nes JJ (1986): Clinical application of neuromuscular electrophysiology in the dog: A review, Veterinary Quarterly, 8:3, 240-250, 2011.

16. Oliveira  P, Mavropoulou A: Guide to Canine and Feline Electrocardiography, John Wiley & Sons Ltd. ISBN:9781119253846, 2018.

17. Park R.D., Wrigley R.H: The Urinary Bladder, Thrall D.E. (ed). Textbook of Veterinary Diagnostic Radiology, 5th edition, Saunders, Missouri, 2007,708-725.

18. Pechman Jr. R.D: The Urethra, Thrall D.E. (ed). Textbook of Veterinary Diagnostic Radiology, 5th edition, Saunders, Missouri, 2007, 725-729.

19. Pellegrino FC, Roberto ES: Canine electroencephalographic recording technique: Findings in normal and epileptic dogs. Clinical Neurophysiology 115(2):477-87, 2004

20. Rohrbaugh MN, Schober KE, Rhinehart JD, Bonagura JD, Habing A, Yildiz V.: Detection of congestive heart failure by Doppler echocardiography in cats with hypertrophic cardiomyopathy. J Vet Intern Med. 34:1091–1101; 2020.

21. Santarelli G, Toaldo MB, Bouvard, J: Variability among strain variables derived from two-dimensional speckle trackingechocardiography in dogs by use of various software. Am. J. Vet Research. 80 (4): 347-357. 2019

22. Schubert T: Electrodiagnosis in Neurologic Disease. By  Small Animal Clinical Sciences, College of Veterinary Medicine, University of Florida 2013. 

23. Sirois M, Anthony E, Mauragis D. (2010): Handbook of Radiographic Positioning for Veterinary Technicians, DELMAR Cengage Learning, NY, USA, ISBN-13: 978-1-4354-2603-0.

24. Teper LC, Shores A: Electroencephalographic Recordings in the Canine: Effects of Low Dose Medetomidine or Dexmedetomidine Followed by Atipamezole. Open Journal of Veterinary Medicine. 4, 7-13, 2014.

25. Yüksel, Z (2019). Manyetik Rezonans Görüntüleme Fizik Temelleri ve Sistem Bileşenleri. Black Sea Journal of Engineering and Science, 2(2), 57-65.

 

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Aşağıdaki hangisi Elektromiyografi için en uygun tanımdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Vücuttaki sinir ve kasların elektriksel aktivitesinin incelenmesi yöntemidir

(B) Vücuttaki sinir ve kasların ultrasonografi ile muayenesi yöntemidir

(C) Kalbin elektriksel ileti potansiyelinin incelenmesi yöntemidir

(D) Kalbin kas ve sinirsel ileti aktivasyonunun incelenmesi yöntemidir

Beynindeki kasların elektriksel faaliyetlerin incelenmesi yöntemidir

Cevap-1 :

Vücuttaki sinir ve kasların elektriksel aktivitesinin incelenmesi yöntemidir


Soru-2 :

Aşağıdakilerden hangisi hayvanlarda Elektromiyografi kullanımıyla teşhis edilebilen hastalıklardandır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Nöromuskuler hastalıklar

(B) Konjenital yada edinsel polinöyropatiler

(C) Metabolik hastalıklara bağlı periferal nöropatiler

(D) Nöromuskuler kavşak hastalıkları

(E) Hepsi

Cevap-2 :

Hepsi


Soru-3 :

Aşağıdaki tanımlardan hangisi Elektromiyogram için en doğru olanıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kalp kasının hareketlerinin kayıt edilmesi ve yazdırılması

(B) Kalp kapaklarının dinamik hareketlerinin kayıt edilmesi ve yazdırılması

(C) Bacak sinirlerinin elektriksel akımının kayıt edilmesi ve yazdırılması

(D) Nöromüskuler iletim ve istemli kas hareketlerinin kayıt edilmesi ve yazdırılması

Beyinin Kas sinirlerinin elektriksel dalgalarının kayıt edilmesi ve yazdırılması

Cevap-3 :

Nöromüskuler iletim ve istemli kas hareketlerinin kayıt edilmesi ve yazdırılması


Soru-4 :

EMG’de artefaktları önlemek için aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Hastaya anestezisi uygulanmalı

(B) Hasta yalıtımı yapılmış bir zemine yatırılmış olmalı

(C) Hasta kıpırdamamalı

(D) Hastaya hiç kimse hastaya dokunmamalıdır.

(E) Hepsi

Cevap-4 :

Hepsi


Soru-5 :

Hayvanlarda EMG kayıtları esnasında sedasyon ve/veya anestezi için aşağıda verilen bilgilerden hangisi en dogrudur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Hayvanlarda EMG kayıtları esnasında anestezi yapılamaz

(B) EMG kayıtları için hayvanlara genel anestezi gereklidir.

(C) EMG kayıtları için hayvanlara önce sedasyon ve sonra lokal anestezi yapılmalıdır

(D) EMG kayıtları için yapılacak sedasyon hayvanı uyku moduna sokmalıdır

EMG kayıtları için yapılacak sedasyon hayvanı hareketsiz hale getirecek kadar olmalı ancak hayvan uyanık olmalıdır

Cevap-5 :

EMG kayıtları için hayvanlara genel anestezi gereklidir.


Soru-6 :

Hasta hayvanlara EMG ne zaman uygulanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Motor sinir fonksiyonları kaybolmaya başlayınca

(B) Sensor sinir fonksiyonları kaybolmasından sonraki 48 saate kadar

(C) Nöromuskuler iletim bozulmadan 3 ay önce

(D) İstemli kasların hareketlerinin değerlendirilmesi için efor yaptırıldıktan sonra

(E) Sinir hasarı oluşumundan 2-3 hafta sonra

Cevap-6 :

Sinir hasarı oluşumundan 2-3 hafta sonra


Soru-7 :

Veteriner EMG için en uygun elektrot aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Standart Konsantrik

(B) Bipolar Konsantrik

(C) Monopolar

(D) İğne

Yüzeysel

Cevap-7 :

Monopolar


Soru-8 :

Hasta hayvanlarda kas aksiyon potansiyellerini ölçmek için EMG eletrotları nerelere yerleştirilir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Aktif elektrot kasın ortasına ve referans elektrot ise tendon üzerine yerleştirilir

(B) Referans elektrot kasın ortasına ve aktif elektrot ise tendon üzerine yerleştirilir

(C) Aktif elektrot sinir köküne ve referans elektrot ise kas üzerine yerleştirilir

(D) Referans elektrot kasın başına ve aktif elektrot ise sinir köküne üzerine yerleştirilir

Aktif elektrot deri dağılım alanına ve referans elektrot aktif elektrotun 3-4 cm distaline yerleştirilir

Cevap-8 :

Aktif elektrot kasın ortasına ve referans elektrot ise tendon üzerine yerleştirilir


Soru-9 :

Hasta hayvanlarda sinir aksiyon potansiyellerini ölçmek için EMG eletrotları nerelere yerleştirilir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Aktif elektrot sinir köküne ve referans elektrot ise kas ortasına yerleştirilir

(B) Aktif elektrot sinir ortasına ve referans elektrot ise tendon üzerine yerleştirilir

(C) Aktif elektrot ise tendon üzerine ve referans elektrot kasın ortasına yerleştirilir

(D) aktif elektrot ise sinir köküne üzerine ve referans elektrot kasın başına yerleştirilir

(E) Aktif elektrot sinirin deri dağılımaalanına ve referans elektrot aktif elektrotun 3-4 cm distaline yerleştirilir

Cevap-9 :

Aktif elektrot sinirin deri dağılımaalanına ve referans elektrot aktif elektrotun 3-4 cm distaline yerleştirilir


Soru-10 :

Elektromiyogram alındıktan sonra hastanın yönetimi için aşağıdakilerden hangi doğrudur?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kasa aralıklı elektriksel uyarı verilerek kasın iyileşmesi sağlanır

(B) Kaslarına yerleştirilmiş olan elektrot iğneleri çıkarılır

(C) Elektrotlar giriş yerilerinin dezenfeksiyonu yapılır.

(D) Hayvanın kendiliğinden uyanması için sakin ortamda bekletilir.

Tüm refleksleri yenine gelene kadar su ve yemek verilmez.

Cevap-10 :

Kasa aralıklı elektriksel uyarı verilerek kasın iyileşmesi sağlanır


Yorumlar